"Onu geberteceğim! Aşağılık, pislik!" Boğazım çıktığı kadar bağırıyor, etrafta bulduğum her şeyi kırıp döküyordum. İhanete uğramıştım. İhanete uğramıştık. Sinirden kaslarım geriliyor, tırnaklarımı avuçlarımın içine geçirmekten ellerimin içi kanıyordu. Etrafta kırılacak eşya kalmayınca kadar odayı kaç tur döndüğümü hatırlamıyordum. Hırsımı hala alamamıştım.
Boğazımdan son kez bir ayının kükremesini andıran bağırışım döküldüğünde artık bedenim de iflas etmişti. Duvara yaslanmış ve duvar boyunca sürünerek yere çömelmiştim. Ağlamak istemiyordum ama sinirlerim tamamıyla boşalmıştı. Şimdi hüngür hüngür ağlarken titreyen avuçlarımdaki kana bakıyordum. Vücudumun birçok yerinde kesikler vardı. Kardeşim, dostum, yoldaşım, bu dünyadaki belki de tek gerçek ailemden, babamdan bana kalan anılarımı yaşatan tek kişi... Cengiz bana ihanet etmişti.
Onu o kadar iyi tanıyordum ki... Cengiz kendini affettirmek için özür dilemek yerine, yarıştan çekilmek veya ona olan hırsım dininceye kadar beklemek yerine bu hayattaki en büyük korkumla sınamıştı beni. Beni o kadar iyi tanıyordu ki, beni karanlığa gömdüğünde ilk aklıma gelenin kendisi olacağını biliyordu. O an yanımda Yekta olmasaydı telefonuma ulaştığım an arayacağım isim Cengiz olacaktı! Kahretsin!
Hayatımdaki en büyük korkumun karanlık olduğunu, karanlığın babamın ölümünü hatırlattığını bilmesine rağmen aciz kalmamı istemiş ve sonunda da onu affetmek zorunda kalacağımı düşünmüştü. Aşağılık, şerefsiz!
Hıçkırıklarım tükenen bedenimle birlikte azaldığında koltuğun altına fırlamış telefonumun hala açık olduğunu fark etmiş ve ekip arkadaşlarımın sesini duymuştum.
"Lilya? Kafayı yiyeceğim. Damat kaç dakikanız kaldı?" Sezi bir yandan bana ulaşmaya çalışıyor bir yandan da belli ki beni kontrol etmek için gönderdiği ekip arkadaşlarına talimat veriyordu.
"Sezi?"
"Allah'ım çok şükür iyisin! Lilya işler boka sardı. Yekta, Cengiz' izledi. Cengiz maskesiyle gelmiş. Arabası apaçık görünüyor. Daha sonra bizim geldiğimiz görüntüler de vardı. Yekta bunu tamamıyla Maske'nin yaptığına emin. Onun gözünü korkutmak için yaptığımızı düşünüyor. Evden bir hışımla çıktı. Nerede olduğunu bilmiyorum. Damat, Minik ve Kurt yolda. Sana geliyorlar."
"Yekta'nın ne düşündüğü sikimde bile değil! Anladın mı beni! Kimse gelmesin, söyle onlara! On beş dakika içinde herkesi garajda göreceğim! Duydun mu?"
O andan sonrasında mantığım değil, hırslarım ve kinim bedenimin dümenini eline almıştı. On beş dakikadan çok daha kısa bir sürede son sürat gitmiştim yuvamız dediğim yere.
Garajın önünde acı bir frenle durduğumda dostlarım içeride beni bekliyordu. Belli ki onlar da benden farklı değildi. Etraf dağılmıştı. Yüzlerinden düşen bin parçaydı. Hepimizin boğazına bir yumru oturmuştu ve yutkunamıyorduk. Gözlerimiz nefretle parlıyordu. Dostlarımın en merhametlisi Pençe bile sinirden kaskatı kesilmişti.
Bugün o gündü. Bugün tüm yüklerimden sonucu ne olursa olsun kurtulacağım gündü.
"Lilyaaa!" Sezi perişan halimi gördüğü anda üzerime koşmuştu. Biraz önce sıcak bir çatışmadan çıkmış gibi her yerim kesiklerle doluydu. Boynuma sarılan Sezi'yi kendimden uzaklaştırdıktan sonra garajı saran ağır havada konuşmayı başlatan ilk kişi olmuştum.
"Şimdi herkes beni iyi dinlesin. Bundan bir sene önce içimizden birinin ölümcül bir hatasına göz yumdum."
"Lilya!" Minik susturmak için öne atıldıysa da tam bir senedir vicdanımı benzin döküp yakan her Pençe'yi gördüğümde alevleri daha da kızıştıran olay bugün dökülecekti dudaklarımdan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASKE - Pistlerin Sahibi (TAMAMLANDI)
Adventure"On dakikaya oradayım." "Ben temiz demeden gelme. Kendini riske atma. Duydun mu beni? Lilya?" Cevap vermeden kulaklığıma basarak görüşmeyi sonlandırmıştım. Kanım kaynıyor, direksiyonu kavrayan avuçlarım kaşınıyordu. Ağzım kulaklarımda, keyfime ise d...