Yekta, iskelenin ucunda ayaklarını boşluğa sarkıtarak oturmuş benim de oturmamı işaret etmişti. Aramıza mesafe koyarak yanına oturduğumda Yekta çantasına uzanıp içini açmıştı.
İçinden iki kadehle bir şarap, bir de streçe sarılı bir peynir tabağı çıkarmıştı.
Kadehlerin ikisini de doldururken şaşkınlıkla yüzüne bakıyordum. "İçmediğini sanıyordum."
"İnsanlar değişebilir Lilya." Sesi sanki Titanic'in batmasına sebep olan buzuldu. Akşamın yüzüme vuran esintisinden bile daha çok üşütüyordu. Ben ise sesindeki bu görünmez duvarların niçin canımı yaktığını dahi kabullenemiyordum.
İçimden yalnızca, buna hakkım yok, oyunu devam ettir, deyip duruyor, kendimi telkin etmeye çalışıyordum.
Yekta kadehinin neredeyse yarısını ilk dikişte içmiş ve gözlerini karanlık ufka sabitlemişti.
Aramızdaki sessizlik artık sinirlerimi bozmaya başlamıştı. "Seni dinliyorum." dediğimde sanki bu anı bekliyormuşçasına bir dizini kırarak tamamen bana dönmüştü.
Kapıma geldiği ilk andan itibaren benimle hiç bu kadar uzun göz temasında bulunmamıştı. Gözleri sanki beni ilk kez görüyormuşçasına yüzümü inceliyordu.
"Seni çok aradım." Sesi ilk kez tanıdığım Yekta gibi çıkıyordu. Samimi...
"Neredeyse bir ay oldu. Bir ay boyunca seni aradım. Kendimi sana anlatabilmek, beni yanlış anladığını söyleyebilmek için." Yekta'nın gece kadar karanlık gözleri ayın ışığıyla parlıyor sanki ruhuma işliyordu.
"Seni aramadığım yer kalmadı. Bekledim. Her gece, her sabah bekledim. Eve gelirsin diye... Bu şehirde kaç tane sanayi var biliyor musun? On iki tane. Küçüklü büyüklü on iki tane sanayide tek tek kapı kapı gezdim. Elimde tek bir fotoğrafı dahi olmayan bir kadını sordum herkese." Duyduklarımla şaşkınlığa uğramıştım.
"Yıllar önce mesleği bıraktığını söylediler. Yılmadım. İstersen git şikayet umurumda değil. Telefon numaranı sorgulattım. Tek kullanımlık sim kart dediler. Seni yeniden görebileceğimin umuduyla uyudum, uyandım. Hatta ara ara şizofren olup olmadığımı sorguladım. Cihan'la konuştum. Hayatıma bir anda giren ve bir anda ardında hiçbir iz bırakmadan yok olan bu kadının gerçekten var olduğuna, şizofren olmadığıma beni inandıran tek insanla konuştum..."
Yekta'nın beni bu kadar aramasına şaşırmam ve ayrıca sevinmem şöyle dursun yutkunamayışımın asıl sebebi söylediklerine acilen bir açıklama bulmam gerektiğiydi.
"Yekta, ben... Ben evet yıllardır bu işi yapmıyorum. Daha doğrusu artık bir dükkanım yok. Babamdan sonra borçlar gırtlağıma kadar dayanmıştı. Dükkanı devrettim. Bir arkadaşımın yanında çalışıyordum. Tek kullanımlık sim kart işine gelirsek de... Yani bizim sektör pek kadınlara göre değil bilirsin. İti uğursuzu, sapığı... Yıllardır bu şekilde sim kart alırım, bir süre sonra da imha ederim." İnandırıcı olduğumu ummaktan başka çarem yoktu.
"Önemli olan bunlar değil. Sadece dinle olur mu?" Kafamı onaylama anlamında salladığımda devam etmişti. "Çok haklıydın Lilya. Ceren'le aramızdaki şey toksik bir ilişkiydi. İlişki bile denemezdi. Ben hayatım boyunca kimseyi sevmedim. Kimseyi ciddi anlamda hayatıma dahil etmek istemedim. Ceren'le arkadaşlıktan evirilen bu çarpık düzenin doğru ya da yanlış olduğunu dahi düşünmedim. Yıllardır süre gelen düzensizliğin içinde bir düzenimiz vardı. Bazen aylarca görüşmez, bazen de işte..."
Derin bir nefes almış ve yeniden gözlerini ufka çevirmişti. Kadehini bir dikişte bitirip devam etmişti. "Akademide tanıştık biz onunla. Daha ilk günden herkesin ilgi odağı olmayı başarmıştı. Cihan'ı tanıdın zaten. Çok arkadaş canlısı. Ceren'le hemen arkadaş oldu. Oydu buydu derken biz de arkadaş olduk. Ceren her zaman dediğim dedik biriydi. Normalin dışındaydı. İnatçı ve zekiydi. O zamanlar çok toydum. Ailemin intikamını almak için yanıp tutuşuyordum. Tek düşündüğüm şey akademiyi birincilikle bitirmekti." Yekta, kendi dedikleriyle dalga geçer gibi ufak bir kahkaha atıp kafasını sallamış ve devam etmişti. "Ne komik geliyor şimdi o Yekta'nın düşündükleri, yaptıkları... Ceren, başarı ve güç severdi. Daha akademide bir ay geçmeden sivrilmiştim. Gerçekten de başarılıydım. Ceren insanları yanına yakışıp yakışmayacağına göre seçer. O zamanlar tabii bunun farkında bile değildim. Ceren'in kararlı duruşunu, başarısını, özgüvenini gördükçe hayran kaldım. Ve o zamanlar toy Yekta bu hayranlığı aşk sandı. İlk zamanlar gerçekten de sevgili gibiydik. İki sevgili ne yapıyorsa onu yapıyorduk, romantik akşam yemekleri, sinemaya gitmeler... Akademiden arta kalan zamanımızda hep beraberdik. Zamanla cinsel hayatımız da başladı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASKE - Pistlerin Sahibi (TAMAMLANDI)
Adventure"On dakikaya oradayım." "Ben temiz demeden gelme. Kendini riske atma. Duydun mu beni? Lilya?" Cevap vermeden kulaklığıma basarak görüşmeyi sonlandırmıştım. Kanım kaynıyor, direksiyonu kavrayan avuçlarım kaşınıyordu. Ağzım kulaklarımda, keyfime ise d...