Karşımızdaki polis bir eliyle bize silah doğrultmuş, diğer eliyle de telsizini ağzına götürüp bizi yakaladığını bildirmek üzereydi.
Her şey kaşla göz arasında olmuştu. Yekta, ani bir hamle ile önce karşısındaki polisin elindeki silaha davranmış, elindeki silahı kaptığı gibi bir yumruk indirmişti. Polis, tepki olarak Yekta'nın eline tekme atmış ve elindeki silahı düşürmesine sebep olmuştu.
Karşımda iki adam birbirine öldüresiye vurmaya çalışıyordu. Bense yerdeki silahla bakışıyordum. Adamların hareketleri yüzünden yerde bir oraya bir buraya sürüklenen silah en son ulaşabileceğim bir konuma kadar gelmişti.
Silahı kaptığım gibi polise doğrultmuştum. "Durun!" Uyarımı umursamamış dövüşmeye devam etmişlerdi. İkinci kez seslenmemiştim. Havaya açtığım tek el ateş ikisini de yerine mıhlamıştı.
Polisin dikkatinin dağılmasını fırsat bilen Yekta, ensesine doğru son bir darbe indirmiş ve adamın bayılmasına sebep olmuştu. Silah sesini duyan polislerin bize doğru koşturduğunu anlamamız saniyelerimizi almıştı.
Bir saniye daha düşünmeden yangın merdivenine koşmuştuk. Bayılan polis arkadaşlarını gördükleri anda bizi yangın merdivenlerinde kıstırmaları an meselesiydi. Yangın merdiveninden birinci kata kadar inmişken yukarıdan bir ses duymuştuk.
"Şüpheliler yangın merdiveninde. Bildiriyorum, şüpheliler yangın merdiveninde!" Sesi duymamızla birinci kata açılan kapıdan yeniden binaya girmiştik.
Kolonların arkasına saklana saklana, köşe başlarını kollaya kollaya tek tek hasta odalarına göz gezdirmiş, boş bir odanın içine dalmıştık. Yekta hastanenin arka tarafına bakan camdan kontrollü bir şekilde dışarıyı kontrol etmişti.
"Kimse görünmüyor. Aşağı atlayacağız." Her ne kadar birinci katta dahi olsak yükseklik atlamak için fazlaydı.
Daha fazla sorgulamamız için vakit kalmamıştı. Endişeyle Yekta'ya bakıyordum. "Ben seni tutacağım." Her şeyden sonra bile hala bu adama nasıl güvenebiliyordum aklım almıyordu.
Önce Yekta atlamıştı. "Kendini sarkıt. Seni tutacağım." Dediğini yapmıştım. Önce pencere pervazından kendimi sarkıtmış, daha sonra da Yekta'nın beni tutması umuduyla kendimi boşluğa bırakmıştım.
Yere düşmeden hemen önce bedenim Yekta'nın kollarıyla buluşmuştu. Bir saniye... Belki bir saniyeden bile az... Sanki biraz önce bir adamın kanı ellerime bulaşmamış, tuzağa düşürülmemiş, emniyetin yarısından kaçmıyormuşçasına gözlerimiz birbirine değmişti.
Hemen kollarından kurtulmuştum. "Hadi!" Yekta telaşla hareket etmem için beni çekiştiriyordu.
Hastanenin bahçe duvarından atlayıp karşı caddeye, ağaçlık alana doğru koşmaya başlamıştık. İki apartmanın arasından geçerek bir alt caddeye arabamın olduğu yere kadar koşmuştuk.
Arabaya bineceğimiz sırada durmuştum. Tekrar Yekta'nın olduğu tarafa gelmiş ve gözlerinin içine bakmıştım. Yekta merakla ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu.
"Sen benimle gelmiyorsun!"
"Ne?"
"Siktir git! Ne bok yersen ye! Sana güvenmiyorum!"
"Lilya her şeyi anlatacağım ama zamanı değil. Hadi arabada konuşuruz." Yekta elini arabanın kapı koluna attığı anda arabayı yeniden kilitlemiştim. Polis sesleri yakınımızdan gelmeye başlamıştı.
"Sana... Benimle... Gelmiyorsun, dedim." Gözlerimdeki öfkeyi görmüştü. Dişlerimin arasından konuşuyor, tükürükler saçıyordum. Öfkeden çenem kitlenmişti.
"Siktir!" Yekta jantlarıma bir tekme savurduktan sonra daha fazla durmamış ve çalıların arasına girerek gözden kaybolmuştu.
Bir saniye daha beklemeden arabama geçmiş ve son sürat yola koyulmuştum. Bir süre hiç durmadan hız kesmeden seyretmiştim. Arkamdan kimsenin beni takip etmediğine emin olduktan sonra ani bir frenle durmuştum.
Ellerimde kurumuş kan izleri vardı. Tırnaklarımın içine kadar dolmuştu. Ellerim titriyor, zar zor nefes alıyordum. Direksiyonu yumruklamak, saçlarımı çekiştirmek yetmemişti sakinleşemiyordum.
Kim? Kim beni, bizi tuzağa çekmek istemişti? Turan mı? Kaçak'ın Maske'den olduğunu nasıl bilebilir? Demo'nun durumunu takip ettiğimizi nasıl bilebilir? Ekibime bu kadar bağlı olduğumu nasıl bilebilir? Cengiz mi? Cengiz bu kadar uzun boylu bir iş yapabilir mi? Cengiz, Yekta için çalışmıyor mu? Yoksa Yekta'nın başının altından mı çıkmıştı? Bu da bir oyunun, intikamının bir parçası mıydı?
Yok! Hayır! Gözlerinde korkuyu görmüştüm. Yekta olamazdı!
Kafayı yemek üzereydim. Kafamda sağlam kalan bir telin daha koptuğunu hissedebiliyordum. Ayak parmak uçlarımdan kafama kadar yayılan panik atak kendini anlamsız, psikopatça bir kahkahaya bırakmıştı. Gülüyordum, delirmişçesine gülüyordum. Bir dağ başında, ıssız bir yerde çarpık bir şekilde çektiğim arabamın içinde ellerimde kurumuş kan lekesiyle gülüyordum...
Bir süre daha orada öylece duygu değişimleri yaşamıştım. Güldükten hemen sonra ağlamış ve garaja gitmek üzere yola çıkmıştım. Hiçbirimiz artık güvende değildik. Kimliğimi o ana kadar bilmiyorduysalar bile hastanenin güvenlik kameralarından Domino diye giden kişin bir kadın olduğunu, benim olduğumu öğreneceklerdi. Belki öğrenmişlerdi bile...
Telefonumu koşuşturma esnasında düşürmüştüm. Oyalandığım süreye küfürler ederek son sürat garaja gidiyordum. Ya geç kaldıysam? Ya ben daha garaja varmadan dostlarımı tutuklarlarsa?
İnsanın canından çok sevdiği, ailem dediği kişiler tehlike altındayken delirme lüksü olmuyordu maalesef... Aklım başıma gelmişti. Gelmişti ama geç kalmamış olmayı diliyordum.
Acı bir frenle garajın önünde durduğumda garajın önünde korku dolu gözlerle Minik ve Sezi'yi beni beklerken görmüştüm.
"Lilya!"
"Beyler Lilya geldi!" Minik ve Sezi beni kucaklamak için üzerime atlarlarken bir an önce olanları konuşmak için garajın içine sürüklemiştim onları.
Dostlarımın tamamı yakalandım korkusuyla kafayı sıyırmış bir halde benden haber beklemişlerdi.
"Ne oldu? Orada ne oldu?"
"Sana seslendik Lilya! Polis sesleri vardı!"
"Yekta'yla mı karşılaştın?" Hepsi bir ağızdan soru soruyordu.
"Tuzağa düşürüldük. Demo'nun adamları değilmiş Kaçak'a o yazıyı veren. Her kim ise Demo'nun işini bitirmiş ve beni onun katili ilan etmek istemiş. Daha doğrusu bizi..."
"Ne demek bizi?"
"Yekta'nın telefonuna da Demo'dan bir mesaj gelmiş. Turan'ı nasıl bitireceğini biliyorum, yanıma gel, şeklinde."
"Siktir lan!"
"Ya Yekta da bu işin içindeyse?" Minik yine mantığına yatmayan şeyleri sorguluyordu.
"Hiç sanmıyorum Minik, gözlerindeki nefreti, siniri, öfkeyi, hayal kırıklığını, korkuyu gördüm. Onu biraz bile olsa şu kadar sürede tanıdıysam, hayır, bu işin içinde değil..." Sözlerimi aralık kalan garajın kapısından gelen alkış sesi bölmüştü.
Minik ve Kurt her an bir şey olabilir korkusuyla bellerinde taşıdıkları silahlara davranmışlardı. Ne olduğunu görmek için sırtımı döndüğümde ise gördüğüm manzaranın gerçekliğini sorguluyordu beynim. Böyle bir şeyin mümkün olma ihtimali yoktu!
X O X
Hadi tahminleri alalım!
Sizce gelen kim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASKE - Pistlerin Sahibi (TAMAMLANDI)
Aventura"On dakikaya oradayım." "Ben temiz demeden gelme. Kendini riske atma. Duydun mu beni? Lilya?" Cevap vermeden kulaklığıma basarak görüşmeyi sonlandırmıştım. Kanım kaynıyor, direksiyonu kavrayan avuçlarım kaşınıyordu. Ağzım kulaklarımda, keyfime ise d...