YEKTA'DAN
İçim kan ağlıyordu. Bilmem kaç gündür uyuyamamıştım. İşte işler karışık olmasa şu an şu saniye verirdim yıllık izin dilekçesini çeker giderdim buralardan. Kalbim sancıyor, baş ağrım dinmiyordu. İntikamımı alınca rahatlarım sanmıştım. Yanılmışım...
Lilya ile geçirdiğimiz iki üç haftalık sürede hayatımın en güzel zamanlarını geçirmiş olmam mıydı beni bu denli hırpalayan yoksa kamera görüntülerini izlediği anda kapıma dayanır, bağırır çağırır, yumruklar, hesap sorar diye beklerken öylesine sanki hiç hayatıma girmemişçesine çekip gitmesi miydi?
Lilya'nın elinde tuttuğu valiz güzel anıların son bulduğunun kanıtıydı. Gözlerinde gördüğüm hayal kırıklığı parçalamıştı kalbimi. Ben ise bu planı uygularken hala onun oyun oynadığını düşünüp kötü biri olduğuna inandırmıştım kendimi.
Hayır! O kötü biriydi. Kalbimle oynamıştı. Oyun dediği şey benim hayatımdı. Ona kimseye anlatmadığım acılarımı, kimseye göstermediğim yanımı göstermiştim. Ona ailemin aşağılık yarışçılar tarafından katledildiğini anlatmıştım, içimi dökmüştüm. Peki ya o ne yapmıştı? Daha en başından beri benim üst katıma taşınması bile planlıydı.
Onun Domino olduğunu öğrendikten sonra boş durmamıştım. İlk önce ona evi kiralayan emlakçıyı bulmuştum. Emlakçı bir akşam üzeri Lilya'nın gelip o evi tutmak için sıkı bir pazarlık yaptığını söylemişti. Her şey bir planın parçasıydı. Beynim parçaları birleştiriyor, her yeni parçadan sonra gelen klik sesi kulaklarımda çınlıyordu.
Lilya'nın evde olmadığını, yaralanan Çetin'in başında bekleyeceğini biliyordum. Doğruca evine gitmiştim. Bir polisseniz her türlü kapı, kilit açmakta ustalaşırsınız. Tek bir kredi kartı ile açılmıştı işte kapısı. Salonu olağandı, mutfağı olağandı, yatak odası olağandı. Kapısı kilitli son oda ise olağandışıydı. Kapının kilit kısmına zarar vermeden açtığımda karşılaştığım manzara bir kez daha saplamıştı kalbime hançeri.
Bir koltuk, bir masa, masanın üstünde bilgisayarlar... Monitörün tuşuna bastığımda hala Lilya'nın kötü biri olmadığına, bunun bir oyun olmadığına inandırmaya çalışıyordum kendimi. Fakat karşımda duran görüntü aksini kanıtlamıştı. Evimi izliyordu, aylardır. Klasör klasör evimin görüntülerini depolamıştı. Tarih tarih kaydetmişti. Dahası da vardı. Beni günlük yaşamımda da takip etmişlerdi. Manava girerken, arabama binerken, göletin orada yürüyüş yaparken... Hatta tarihler Lilya'nın bu eve taşınmasından aylar önce başlıyordu.
Çıldırmamak, evi ateşe vermemek için zor tutuyordum kendimi. Hayır! Bundan bu kadar çabuk kurtulamayacaktı! Mesleki anlamda Maske'nin kökünü kurutma hırsım, kişisel hırslarımla harmanlanmıştı. Onun için çok daha güzel bir son yazacaktım. Önce aynı benim kalbimi söküp çıkardığı gibi kalbini parçalayacak, daha sonra dostlarına geçecektim!
Evi bulduğum gibi toplayıp kapıyı çekip çıkmıştım. Bu planımda yardıma ihtiyacım olacaktı. Cihan'a tüm planımı eksiksiz anlattığımda kafayı yediğimi düşünmüştü. Yemiştim evet!
"Abii! Hırsını sikerler! Turan Tamer, Maske'yi bildiğin halde sustuğunu öğrenirse mesleğinden olursun!" Bilmem kaç bin kez bu lafları duymuştum Cihan'dan. Maske'yi bitirmeden mesleğimden olmaya hiç niyetim yoktu. O yüzden güzel bir plan daha yapmıştım.
Turan Tamer, son baskınlarda kötü kararlar almıştı. Sokaklar eskisinden de kaynıyordu şimdi. Demo'nun salıverilmesine herkesten çok karşı çıkmıştım. Bana kurul toplantısında, "Yekta Demir! Sen bu yollarda emeklerken ben depar atıyordum!" demişti. Babam gibi bildiğim adamı, Turan Tamer'i bu planıma karıştırmayı asla istemezdim. Vicdanım sızlamasına rağmen eğer Maske'yi gerçekten bitireceksem Turan Tamer'in işlerime burnunu sokmasına müsaade edemezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASKE - Pistlerin Sahibi (TAMAMLANDI)
Adventure"On dakikaya oradayım." "Ben temiz demeden gelme. Kendini riske atma. Duydun mu beni? Lilya?" Cevap vermeden kulaklığıma basarak görüşmeyi sonlandırmıştım. Kanım kaynıyor, direksiyonu kavrayan avuçlarım kaşınıyordu. Ağzım kulaklarımda, keyfime ise d...