92 SENESİ

16 3 2
                                    

Yekta'nın varlığının vermiş olduğu güven hissiyatı da bir yere kadardı. Şimdi korku, heyecan ve endişeyle kafayı yemek üzereydim. İki boş sedye ile kapı arasındaki kısa mesafeyi beşinciye gidip gelirken kolumdaki kuvvet durmama sebep olmuştu.

Gözlerim Yekta'yı bulduğunda en az benim kadar Yekta'nın da endişeli olduğunu fark etmiştim. "Sakin ol."

"Olamam. Nasıl bir hissiyat içindeyim tahmin bile edemezsin. Kahramanımla, idolümle tanışacağım biraz sonra. Ve biraz sonra ona bizim için hayati bir şey teklif edeceğim. Eğer idolüm dediğim adam bize yardım etmeyi kabul etmezse öncelikle içimdeki yerinin sarsılmasından korkuyorum. İkinci olarak da şu kadar zaman boyunca yapmış olduğumuz tüm planların sayımızın yetersiz olmasından mütevellit çöpe gitmesinden korkuyorum..."

Ben korku ve endişeyle zar zor nefes alıp kendimi açıklamaya çalışırken Yekta'nın yüzünde çarpık bir gülümseme oluşmuştu.

"Ne gülüyorsun be?"

"Mütevellit..." Yekta gülümsemesini bastırmaya çalışarak beni taklit etmişti. Belli ki bugün fazla munzur tarafından kalkmıştı.

Kapı açılıp da iki gardiyan ve Umut Korkmaz içeri girmemiş olsaydı muhtemelen Yekta'yı benimle dalga geçtiğine pişman edebilirdim ama şu an kalbim yerinden çıkacakmışçasına çarpıyordu.

Gardiyanlardan daha yaşlı duranı Umut Korkmaz'ın bileğindeki kelepçeyi sedyenin demirine bağlarken diğeri ise odanın bir diğer köşesindeki masaya bir dosya bırakmıştı. Gardiyanlar işlerini bitirince bize doğru dönmüşlerdi. "Biz kapının önünde olacağız. Bir şeye ihtiyacınız olursa seslenmeniz yeterli."

"Tamamdır, bizim de işimiz çok sürmez zaten. Rutin kontrolleri yapıp çıkacağız." Yekta'nın biraz önceki şakacı halinden eser yoktu. Rolünü profesyonelce oynuyordu.

Gardiyanlar çıktıktan sonra dahi bir süre odadan çıt çıkmamıştı. Sessizliği ilk bozan ise Umut Korkmaz olmuştu. "Ne kadar da büyümüşsün, Osman'ın kızı..."

Umut Babanın sesini duyduğum anda gözlerimin dolmasına mani olamamıştım. Koşarak yanına gidip kelepçesiz elini öpüp alnıma götürmüştüm. "Sizinle tanışmak büyük şeref, efendim." Sözlerime karşılık Umut Baba yalnızca elini ellerimden çekmiş ve kafamı okşayarak babacan bir şekilde bakmıştı.

Umut Babanın gözleri Yekta'nın üzerine kaymıştı. "Hoş geldin, Necip'in oğlu."

Gözlerim Yekta ve Umut Baba arasında mekik dokuyordu. O ana kadar o kadar çok kendimle ilgiliydim ki aslında bu görüşmenin Yekta için de bir hayli zor olduğunu idrak edememiştim. Yekta'nın dağ evine taşındığının ilk haftası ilk defa kış bahçesinde karşılaştığımızda bana Umut Babayla olan görüşmesini detaylı bir şekilde anlatmıştı. Babası Necip ile çok yakın dost olduklarını, babasının Turan'dan şüphelendiğini, yalnızca dostu Umut Babaya güvendiğini ve nitekim Turan'ın yıllarca Yekta'yı ayakta uyutarak ailesinin katili olduğu süreçten bu zamana kadar olan tüm konuştuklarını anlatmıştı. Ailesinin fotoğraflarını gönderen kişinin Umut Baba olduğunu, hayatındaki bildiği tüm ezberlerin Umut Babayla konuşmasından sonra bozulduğunu söylemişti. Ayrıca ben de o gece Turan'ın bizimle yapmış olduğu çirkin anlaşmayı, Cenk'i nasıl öldürdüğünü, Kaçak'ın bize ihanetinin nasıl can yaktığını ve hatta Kaçak yüzünden elimizdeki tüm delilleri nasıl yitirdiğimizi anlatmıştım.

Belki de o gece Yekta ile aramızda görünmez bir bağ daha kurulmuş, birbirimizin gözyaşlarına şahit olmuştuk.

Umut Baba ne yapacağımızı ne diyeceğimizi bilemez halde birbirimizle bakıştığımızı görünce babacan bir tavırla gülmüştü. Yekta'nın gerildiğini fark edince gözleri beni bulmuş ve devam etmişti. "Sevgili Osman... Ah... Toprağı bol olsun."

MASKE - Pistlerin Sahibi (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin