Akşam evime döndükten sonra, Yekta'yı iki üç günde bir akşamdan akşama görmekle yeteri kadar hızlı bir şekilde yakınlaşamayacağımı kabullenmiştim.
Aylardır birbirimizle konuşuyor olmamıza rağmen birkaç an dışında duvarlarını indirebilmeyi başaramamıştım. Şimdi ne de pişmandım Ceren'in terasında konuşmasına müsaade etmeyişime.
Bu sabah yeniden Yekta'yla sabah karşılaşmalarına başlamak için hazır bekliyordum. Apartmanın önündeydim. Güya Yekta işe gitmeden önce Şila'yı yürüyüşe çıkardığında ben de daha yeni yürüyüşe çıkmış olacaktım.
Apartman kapısı açılıp da Yekta göründüğünde eğilmiş bağcıklarımı bağlıyordum.
"Günaydın, Lilya."
"Günaydın. Yürüyüşe mi?"
"Aynen. Bir süredir Cihan'larda kalıyordu Şila. Sen artık korkmuyorsun galiba?" Önümüzde yürüyen Şila'yı göstererek sormuştu. Birlikte yürümeye başlamıştık.
"Terapi alıyorum. Küçüklük travması diyelim. Bana yaklaşmadığı sürece sıkıntı yok."
"Peki öyle diyelim." Yekta'nın yüzü gülüyordu. Fakat şu kadar süre içinde onu birazcık bile olsa tanıdıysam kafasının meşgul olduğunu, yüzündeki gülümsemenin de sahte olduğunu anlayabiliyordum.
"İyi misin?"
"Efendim?"
"İyi misin Yekta? Kafan dolu gibi ha?"
"İşlerle alakalı. Önemli bir şey değil." Emniyette işlerin bu denli karıştığını bilmeseydim kestiği role inanırdım. "Bugün izinliyim. Daha doğrusu kendime izin verdim. Fazla stres altındayım..." Son sözleri fısıltıyı andırmış, sonunda da sanki çok normal bir şey söylüyormuşçasına omuz silkmişti. "Şila'yla kahvaltı yapmaya gidecektik. Sen de gelmek ister misin?"
Kabul edince bir süre Şila'nın ihtiyacını gidermek için göletin etrafında yürümüş daha sonra göleti gören salaş bir mekana gelmiştik.
"Bu açıdan ne de güzel görünüyor manzara."
"Evet, ara sıra gelirim buraya. Tüm kahvaltılıklar organik, hamur işlerini de kendileri yapıyorlar. İzin verirsen ben vereyim siparişi."
"Peki, madem öyle sana bırakalım bakalım."
Yekta, siparişi verdikten sonra havadan sudan konuşmaya başlamıştık. Ülke gündemi, havaların soğumaya başlaması, arabasındaki küçük arıza, yeni dolandırıcılık türleri, mahallemize açılan yeni restoran, şu an okuduğu kitap...
Karşımdaki adamla empati kurmamaya çalıştıkça, hislerimi bastırmaya çalıştıkça ona daha çok kapıldığımı hissediyordum. Şimdi her şeyden soyutlanmış bir şekilde iki arkadaş olarak sohbet ediyor ve sohbetimizden aşırı keyif alıyordum.
Yekta'nın kötü bir adam olduğuna inanamıyordum. Keşke, şu saniye Turan Tamer'in ne kadar kötü bir insan olduğunu bildiğini öğrenseydim. Böylesi daha kolay olurdu. İçimdeki merhamet yerini öfkeye bırakırdı. Fakat gözlerinin içinde unutulmaya yüz tutmuş bir yerdeki küçük Yekta öyle savunmasız öyle masumdu ki...
"Terapi aldığını söyledin."
"Hı? Evet."
"Şu öfke kontrolün için de umarım bir çözüm olur." Gözleri yine kabuk bağlamış yaralarımı tarıyordu.
"Saatliği bin lira. İnşallah olur. Yoksa çıngar çıkarırım." Söylediğim onu güldürmüştü. "Sen onu bunu bırak da şu arabandaki arıza basit bir şeye benziyor. Madem bugün izinlisin tamir edelim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASKE - Pistlerin Sahibi (TAMAMLANDI)
Phiêu lưu"On dakikaya oradayım." "Ben temiz demeden gelme. Kendini riske atma. Duydun mu beni? Lilya?" Cevap vermeden kulaklığıma basarak görüşmeyi sonlandırmıştım. Kanım kaynıyor, direksiyonu kavrayan avuçlarım kaşınıyordu. Ağzım kulaklarımda, keyfime ise d...