İSTENMEYEN OT

33 4 4
                                    

Arabalarımıza dönüp dağ evine doğru kimsenin kullanmadığı arazilerden, atıl yollardan süratle ilerlemiştik. Yekta'nın Oktayların olduğunu söylediği üç araç da hala peşimizdeydi.

Dağ evine geldiğimizde tek tek kontaklarımızı kapatmış arabalarımızdan inmiştik. Hepimiz tedirgindik. Ne olursa olsun bize yardım dahi etse Oktay hala korktuğumuz bir savcıydı. Yine de teşekkür etmemek bize yakışmazdı.

Dostlarım hemen arkamda Yekta'yla kucaklaşan maskeli iki adama doğru yaklaşmıştık.

İlk önce maskesini Cihan çıkarmıştı. Cihan'ın bir önceki geldiğinde ekiple tanışma fırsatı olmamıştı. Benimle dostane bir kucaklaşmadan sonra direkt Minik'e geçmiş onunla da kucaklaşmıştı. Minik tek tek ekiptekilerle onu tanıştırırken gözlerim hala maskesini yeni çıkarmış Oktay ve bizden daha uzakta arabasının yanında bekleyen diğer maskeli adamdaydı.

"Merhaba Lilya." Oktay'ın tok sesi içimi ürpertmişti. Elini bir centilmen gibi uzatmış tokalaşmamı bekliyordu.

"Merhaba, sayın savcım."

"Oktay de bana lütfen."

"Teşekkür ederim, ederiz. Her şey için."

"Doğru olduğuna inandığım şeyi yaptım." Ufak bir sessizlikten sonra gözlerim yine arkadaki maskeli kişiye kaymıştı.

Sorgulayan gözlerle hem Yekta'ya hem Oktay'a bakıyordum. Cihan da tanışma faslını bitirmiş aramızda katılmıştı. Oktay mesafeli bir şekilde dostlarımla da kafa selamıyla selamlaşmıştı.

"Lilya... Biraz sıkıntılarımız var." Cihan mahcup bir ses tonuyla aramızdaki gergin sessizliği bozmuştu. "Dün akşam evlerimize baskın düzenlendi. Sanki yıllardır bu mesleğe gönül vermemişiz, sanki cinayet işlemişiz gibi Yekta'ya yakın olan bir sürü isim içeri alındı..."

Sözünü Oktay kesmişti. "Son saniye haberim oldu. Sevdiğim bir hakim arkadaşım arama ve yakalama izinlerinin önüne geldiğini haber verdi. Cihan'lara hemen haber verdim..."

Cihan yeniden sözüne devam etmişti. "Son saniye kurtulduk. Yeliz'i güvenli bir yere götürmeyi başardım. Dün oğlumuz doğdu. Hastaneye bile gidemedik..."

"Cihan! Yeliz iyi mi? Çocuğunuz iyi mi?" Telaşla soruyordum. Yeliz'i kısacık sürede fazlasıyla sevmiştim.

"Allah'a şükür iyi. Ama acilen yanına dönmem lazım. Biliyorum hoşuna gitmeyecek ama..." Sesi fısıltıyı andırıyordu. Arkasını dönüp maskeli adamı işaret etmişti.

Adam ağır adımlarla ilerleyip ürkütmeden maskesini çıkarmıştı. Gördüğüm manzara karşısında söyleyecek söz bulamıyordum. Yutkunmakta zorlanıyordum. Ellerim ayaklarım titremeye başlamıştı. Yaşadığım her şey yeniden gözlerimin önünde canlanıyordu.

"Biliyorum hoşuna gitmeyecek ama Ceren'in de evine baskın yapıldı. Her yerde bizi arıyorlar. Burada kalmak zorunda..."

"Ne diyorsun be sen? Asla... Hayır! Bu kadın burada kalmayacak! İlla kalacak diyorsan da biz gideriz!" O kadar sinirliydim ki gözüm dönmüş mantıklı düşünemiyordum. "Beni neyle sınadığınızın farkında mısınız? Toplama kampı mı burası? Kafayı mı yedirteceksiniz bana?" Gözlerim Yekta'nın üzerindeydi. Belli ki onun da bu durumdan haberi yoktu ki, gözleri şaşkınlıkla bir benim bir de Ceren'in üzerinde mekik dokuyordu.

"Başka çarem olsa seninle aynı çatı altında kalmam merak etme komşu kız!" Ceren kollarını göğsünde birleştirmiş suratında aynı burnu yere düşse almaz ifade vardı.

"Kapa çeneni! Şu kadını susturun yoksa elimden bir kaza çıkacak!" Hamle yapmak için öne atıldıysam da Minik kollarıyla bedenimi kavramıştı.

MASKE - Pistlerin Sahibi (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin