Eve girdiğimde bazıları hala bulaşıkları hallederken bazıları da çamaşır işlerini bitirmeye uğraşıyordu. Saat ona dakikalar kala herkes salonda toplanmıştı. Herkesin geldiğinden emin olduktan sonra ellerimi çırpmıştım.
Herkes pür dikkat beni dinlerken derin bir nefes alıp konuşmaya başlamıştım. "Dün gece olanları çok düşündüm. Bize sunulan şart ne olursa olsun kabul etmek zorundayız. Naimlere çok ihtiyacımız var. Adamlar kendinden emin. Yarışmaya sokacakları herkesin ilk yüze kalacağından emin. Öyle ki, biri bile ilk yüze giremezse bizden istedikleri şarttan vazgeçeceklerini ve şartsız ikinci turda yarışacaklarını söylüyorlar." Bu kadar büyük bir kalabalığa konuşmak ve dikkatlerinin dağılmasına müsaade etmeden devam etmek zordu. Bu yüzden bir yandan konuşup bir yandan da yürüyordum. "Şimdi gelelim sundukları şarta, öncelikle Tümer ve ekibi Gölge'nin anlaması için açıklayayım. Sizin Kaptan'ınız neyse bizim için de Umut Baba, Umut Korkmaz aynı şey. Babamız, yol göstericimiz, idolümüz, bize yarışmayı sevdiren adam... Sizin Kaptan'ınızdan tek farkı şu ki, Umut Baba kayıp değil, yaşadığını biliyoruz. İçeride ve haksız yere içeride tutuluyor. İçeride tutulmasının sebebi ise düşmanımız Turan Tamer'dir..."
Tümer sözümü kesmişti. "İnan bana biz Kaptan'ın nerede olduğunu bilsek, söz konusu cehennemin en ücra köşesi dahi olsa oradan çekip çıkarırdık. Ben anlayamıyorum, Naimlerin sunmuş olduğu şartı hiç düşünmeden kabul etmeliydiniz. Neden..."
Minik, Tümer'in sözünü kesmişti. "Bizim de en büyük isteğimiz bu. Umut Babanın özgürlüğüne kavuşması... Fakat mantıklı düşünmek gerekiyor. Onu oraya hapseden kişi zaten Turan. Anlayacağınız Turan'ı devirmek zaten Umut Babayı oradan kurtarmanın kapısını aralayacak..."
Minik'e ekleme yapmak için araya girmiştim. "Zaten Naimlerin istediği de ilelebet Umut Babanın cezaevinden çıkması değil yalnızca ikinci tur öncesinde onu kanlı canlı birkez daha görebilmek..."
Tümer yine sözümü kesmişti. "Eee, o zaman? Daha ne? Yalnızca yarım saatliğine adamı alacağız yarış alanına getireceğiz..."
Bu sefer olayların ciddiyetini tam olarak kavrayamayan Tümer'e açıklama yapmak için Kurt araya girmişti. "Şimdi şöyle düşün Tümer, sen savaşını hala vermemiştin. Aranıyordun her yerde. Hala şehrinde Sabri'nin borusu ötüyordu. Kaptan cezaevindeydi ve tüm kontroller Sabri'nin elindeydi. Şimdi söyle bakalım, bir yandan aranıyorken, bir yandan tüm kontrol Sabri'deyken Kaptan'ı oradan çıkarmak nasıl mümkün olabilirdi?"
Tümer bir süre Kurt'un dediklerini düşünmüşse de cevap vermişti. "Sizin anlamadığınız şu, ucunda ölüm dahi olsa, ben bu yolu denerdim..."
Tümer'in ekibindeki en yaşlı yarışçı olan Emin, boğazını temizlemişti. Kafalar ona döndüğünde ise çekinerek konuşmaya başlamıştı. "Tümer haklı. Ucunda ölüm dahi olsa biz bu yolu denerdik."
Omuzlarım pes etmiş bir şekilde düşmüştü. "Ah, bir bilseniz ne kadar çok istediğimizi, Umut Babayı bir yarım saatliğine de olsa dışarı çıkarmayı..."
"Ee, o zaman?" Tümer bizden cevap gelmeyince devam etmişti. "O zaman ben size söyleyim, vakit kaybetmeden Naimlerin şartını kabul edip etmeyeceğimizi düşünmek yerine Umut Babanızı nasıl içeriden çıkaracağımıza odaklanmaya başlayalım..."
Sırtımı kalabalığa dönmüştüm. Ellerimle yüzümü ovuşturuyordum. Kafamdaki düşünceler o kadar ağırlık yapıyordu ki, beni bir kazan ağrı kesicinin içine atsalar yine de fayda etmezdi. "Düşünelim, düşünelim de... Nasıl?" Aslında amacım kalabalığa seslenmek değildi. Sesli düşündüğümün dahi farkında değildim.
Omzuma konmuş bir eli fark edince döndüğümde Tümer olduğunu anlamıştım. "Siz oraya Umut Babayı görmeye gitmişsiniz. Hem de imkansız denen şeyi başarmışsınız. Demek ki, siz oraya girebiliyorsanız, oradan da Umut Babayı çıkarabiliriz..." Tümer kesinlikle beni teselli etmeye çalışıyordu. Fakat sözleri beynimde bir şimşek çakmasına neden olmuştu. Kafamda bir şeyler canlanırken kesinlikle yardıma ihtiyacımız olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASKE - Pistlerin Sahibi (TAMAMLANDI)
Pertualangan"On dakikaya oradayım." "Ben temiz demeden gelme. Kendini riske atma. Duydun mu beni? Lilya?" Cevap vermeden kulaklığıma basarak görüşmeyi sonlandırmıştım. Kanım kaynıyor, direksiyonu kavrayan avuçlarım kaşınıyordu. Ağzım kulaklarımda, keyfime ise d...