İTİRAFLAR

36 5 2
                                    

Yekta'nın oyunda yapmış olduğu saygısızlıktan bu yana iki gün dört saat olmuştu. O günden beri doğru düzgün odamdan dahi çıkmamıştım. Çıktığım zamanlar ise yalnızca tuvalet ve banyoya gitmek içindi. Komutayı Minik'e devretmiştim. Artık bedenim daha fazla üzüntü, acı, keder ve stresi kaldıramıyordu. Tırnaklarımı yemeye, saçlarımı ufak ufak koparmaya başlamıştım. Düşünmekten kaçtığım her şey bir anda beynime hücum etmişti. Son zamanlarda Ceren ve Yekta'dan kaçmaya çalışarak, ufak toplantılardan sonra saatlerce Turan'ı yenebilmek için planlar yaparak, evin düzenini sağlamaya çalışarak düşünmekten kaçıyordum. Ama sonra... Sonra tam da artık Yekta ile bir geleceğimizin olmayacağını, onu asla affetmeyeceğimi kabullenip varlığına alışmaya başlamışken onu aramıza katmak için açık kapı bırakmışken o yine saplamıştı kalbime hançeri.

Ağrıma gitmişti sözleri. Bana hiçbir zaman kendimi açıklamama fırsat vermemişti. Açıklama dahi duymak istememişti. O direkt cezalandırmayı seçmişti. Beni seviyormuş gibi yapmış, kendine güvendirmiş, aşık etmiş ve en beklemediğim anda hançerlemişti. Hiçbir zaman sevmemişti beni. Seven insan bir açıklama beklerdi. Her şeye rağmen ne kadar canı yansa da nedenini merak ederdi, etmemişti.

Saatlerimi çoğunlukla yatağımda geçiriyordum. İlk gün birkaç kez dostlarım beni merak ettiği için yanıma gelmişse de emrim kesindi. Ciddi bir durum olmadığı sürece beni rahatsız etmemelerini söylemiştim. İçeriden ne kavga gürültü sesleri geliyordu ne de herhangi bir gerginlik... Demek bu eve fazla gelen tek kişi bendim...

Odamda geçirdiğim ilk gün, yani oyun oynadıktan sonraki gün neredeyse tüm zamanımı pencerenin önünde geçirmiştim. Bahçenin yarım kalan temizliğini Minik ve Ceren ufak tefek şakalaşmalarla temizlemişlerdi. Onlardan hemen sonra görüş açıma Yekta ve Pençe girdiğinde sinirle yatağıma geri dönmüştüm. Bir süre sonra bahçedeki sesler kesilince yeniden camdan bakmış tam camımın önündeki büyük ağaca salıncak kurduklarını fark etmiştim.

Akşam yemeği saatinde ortalıkta kimse yoktu. O sırada kapım tıklanmıştı. Belli ki bana tepsiyle yemek getirmişlerdi. Yiyesim yoktu. Muhtemelen sabah getirdikleri soğumuş tepsinin yanına bırakmışlardı.

Geceye doğru Damat çıkmıştı bahçeye. Biraz çimlerde yatmış sonra belli ki üşüdüğü için içeri girmişti. Daha sonra Sezi çıkmış biraz temiz gökyüzündeki parlak yıldızları izlemişti. Ardından Kurt yanına çıkmış, Sezi'nin omzuna şal bırakmıştı. İkili biraz sohbet etmiş sonra şakalaşarak biraz salıncakta sallanmış ve yine içeri girmişlerdi.

Gecenin ilerleyen saatlerinde artık benim de düşünmekten canım çıkmıştı. Bedenim daha fazla dayanamadığı için uykuya teslim olduğunda yalnızca üç saat uyuyabildiğimi fark ederek uyanmıştım.

Dün de yine bir önceki gibi geçmişti. Bahçeye çıkanlar girenler olmuş, yemek saatlerinde kapım tıklanmış yine düşünmekten bitap olana kadar düşünmüş ve uyuya kalmıştım.

Artık kış aylarına girmiştik. Havalar iyice soğumaya başlamıştı. Gece odamın duvarları o kadar üzerime üzerime gelmişti ki pençeremi açmış soğuk havanın beni kendime getirmesini beklerken uyumuştum. Sabaha karşı dört gibi donarak uyandığımda hala hava ağarmamıştı.

İlk defa o zaman karnımın gerçekten aç olduğunu fark etmiştim. Elimi karnıma attığımda açlıktan leğen kemiklerim çıkmıştı. İki gündür ağzıma tek lokma koymadığımı fark etmiştim. Kapımın önündeki akşamdan kalma soğumuş yiyecekler gelmişti aklıma. Fakat sessizce odamın kapısını açtığımda tepsinin çoktan kaldırılmış olduğunu görmüştüm.

Saatten kaynaklı kimsenin ayakta olmadığını düşünerek mutfağa yönelmiştim. Buzluğa kaldırdığımız sandiviç ekmeklerinden birini çıkarıp buzu çözülsün diye mikrodalga fırına atmıştım. Buzdolabından da krem peynir ve salam çıkarmıştım.

MASKE - Pistlerin Sahibi (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin