Üzerinden saatler geçmişti, Sezi ve Semih elleriyle koymuş gibi herkesin, her şeyin izini bulabilirlerken Tümer'e dair hiçbir iz bulamamışlardı hala. Bekleme aşamasında bari diğer işler bitsin diye, dostlarıma arabaların yarın geceki yarış için bakımlarını bitirmelerini söylemiştim.
Akrep ve yelkovan birbirini kovalarken Sezi ve Semih bir anda ayaklanmışlardı. Birbirlerine çak yaparken biz de merakla çevrelerine toplanmıştık.
"Ne oldu?"
"Buldunuz mu?"
"Bir şey söylesenize!" Sabrımın son demlerini yaşıyordum artık.
"Semih sağ olsun, emniyetin veri tabanına sızdı. Tümer, bir saat önce bir gece kulübüne girerken kameralara yansımış..."
"Hemen konumu at!" Koşturarak arabama yönelmişken önce Minik karşıma dikilmişti, daha sonra da Yekta.
"Çekilsenize önümden!"
"Lilya... Bak tehlikeli..."
Yekta'nın söyleyeceklerini boğazına dizmiştim. "Ne bahsediyorsunuz siz? Çekilin önümden!"
"Yekta haklı!" Minik'in kaşları çatılmıştı.
Kollarımı göğsümde birleştirmiş tek kaşımı kaldırmıştım. "Ben her türlü geliyorum! Ha birlikte gideriz, ha ben tek başıma giderim. Siz seçin!" Sesim meydan okurcasına çıkmıştı. Minik ve Yekta birbirlerine bakmış, belli ki benim inadımın inat olduğunu bildikleri için pes edip kafalarını sallamışlardı.
"Fakat ben kullanacağım!" Yekta avcunun içini açıp benden anahtarları talep ediyordu. İtiraz edebilirdim fakat en az ben kadar Yekta'nın da inatçı olduğunu adım kadar iyi biliyordum. Anahtarı Yekta'nın avucuna bırakıp muavin koltuğuna yerleşmiştim.
Tamirhaneden çıktıktan sonra bize bir saat uzaklıkta şehrin bir diğer ucundaki Sezi'nin gönderdiği konuma doğru süratla yol almıştık. Konuma yaklaştıkça geldiğimiz sokakların ipsiz sapsız insanlarla, hayat kadınlarıyla ve ayakta dahi duramayan sarhoş insanlarla dolu olduğunu fark etmiştik. Yekta ve Minik'in itirazlarını şimdi yerinde görebiliyordum.
Arabadan çıkmadan hemen önce kapüşonlumun şapkasını kapamış saçlarımı da içime saklamıştım. Mekanın isminde bile meymenet yoktu. Mekana giriş yaptığımız anda bir pavyona geldiğimizi anlamıştık.
Minik ve Yekta'nın arasında dururken iki adam da beni koruma içgüdüsüyle daha da yakınıma yaklaşmışlardı. Gözlerimiz çevreyi tararken mekanın izbe kısmında bir kadınla birlikte Tümer'i görmüştük.
Tümer'e yaklaşırken bizi fark etmiş gözleri şaşkınlıkla açılmıştı. Kesinlikle Tümer'in bir anda önündeki masayı bize doğru fırlatarak kaçacağını tahmin etmemiştik. Bir iki saniye afallamışsak da üçümüz de koşarak mekanın kapısından çıkan Tümer'e doğru koşmaya başlamıştık.
Hafif yağmur çiseleyen sokakta fişek gibi kaçan adam çoktan sokağın sonuna koşmuştu bile. Minik ve ben adamın peşinden koşarken yanımızda Yekta'nın olmadığını fark etmemiştik.
"Yekta... Yekta nerede?" Bir yandan koşuyor bir yandan da nefes nefese Minik'e soruyordum.
"Hay ben böyle işin! Koş, Lilya koş! Adam kaçıyor!"
Neredeyse on dakika süren bir kovalamacanın ardından artık pes etmek üzereydik. Tümer belli ki bu kovalamaca işlerinde baya antrenmanlıydı. Fakat biz çoktan dalak yapmıştık bile. Aramızdaki farkı giderek açıyor, pire gibi oradan oraya zıplıyordu. Sokaklar dar ve dahası sarhoş insanlarla doluydu.
Son bir umut Tümer'in yöneldiği nispeten diğerlerine göre daha ıssız bir sokağa döndüğümüzde bir araba acı bir frenle sokağın başında durmuştu. Arabadan inen ise Yekta'ydı. Biz daha ne olduğunu bile anlamadan Yekta belindeki silahı çıkarmış ve Tümer'e doğrultmuştu. Tümer ise gördüğü manzara karşısında yerine çivilenmişti.
"Sana zarar vermeyeceğiz!"
"Elindeki o silahla çok inandırıcısın gerçekten!"
Yekta, göstere göstere ilk önce silahı havaya kaldırmış daha sonra da beline geri koymuştu.
"Ne istiyorsunuz benden? Siz kimsiniz?"
"Biz..." Sesimi bir tık daha alçaltmış çevremizde bizi duyan birinin olup olmadığını kontrol etmiştim. "Biz Maske'yiz..."
Tümer belli ki, on dakikadır onu arkasından kovalayanlardan birinin kadın olmasına fazlasıyla şaşkındı. "Ne?" Tümer'in gergin bedeni duyduğu karşısında bir tık gevşemişti. "Delirdiniz mi siz? Beni kimlerin aradığını biliyor musunuz? Planlarımın içine ettiniz!"
"Tümer, burada konuşamayız! Uçkurundan daha önemli meseleler var! Bizimle gel, daha güvenli bir yerde detaylıca konuşalım olur mu?" Minik'in tok sesi sokakta yankılanıyordu.
"Ne? Uçkur mu?" Tümer, gerginlikle karışık alaycı bir şekilde gülmüştü. "Sizinle hiçbir yere gelmem ben! Size güvenmiyorum. Maske olduğunuzdan bile emin değilim!" Tümer'in işaret parmağı beni gösteriyordu.
Hala koştuğum için kendine gelememiştim. Bu işin tereyağından kıl çeker gibi olması gerekiyordu, on dakika boyunca koşturmacalı değil! Zaten yeterince vakit kaybetmiştik... Kim bilir Timuçin şu an ne haldeydi?
Başımızın hemen üstünden geçen kurşunun Tümer'in hemen sağ yanındaki demir çöp kutusuna çarpmasıyla çıkan kıvılcım ve gürültü ile refleks olarak yere çömelmiştik.
"Siktir!"
"Bunlar kim?"
Biz daha şaşkınlığımızı atlatamadan Tümer, Yekta'nın önünde durduğu arabaya doğru koşmaya başlamıştı. "Fikrimi değiştirdim! Hadi buradan hemen gidelim!"
Yekta bizi korumak amacıyla karanlıkta bise nereden atış yapıldığını bilemez halde boşluğa silah sıkarken biz de Minik'le arabaya yetişmiştik. Sokağın başından bize doğru koşan en az beş kişi sayarken arabaya biner binmez son sürat ilerlemeye başlamıştık. Arkamızdan arabaya çarpan kurşunların sesi içeriyi inletiyordu.
"Sizin yüzünüzden..."
"Sizin sayenizde demek istedin galiba!" Yekta, muavin koltuğuna yerleşmiş olan Tümer'e kısa ama sert bir bakış atmıştı.
Tümer de aynı bakışla karşılık vererek devam etmişti. "Yoo, ne alakası var? Sizin yüzünüzden tüm planlarım mahvoldu. Dikkat çektim izimi buldular..."
"Bu adamlar kim?"
"Size hala güvenmiyorum!"
Yekta ani bir frenle durmuştu. Tümer, frenin etkisiyle kaputa doğru eğilmiş önce Yekta'ya daha sonra arkamızdan bizi takip eden birileri var mı diye arkamıza bakmıştı. "Ne yapıyorsun sen? Bizi öldürtecek misin? Bassana gaza abicim!"
"Senin için kendini riske atan bizleriz. Bu adamların bizimle derdi yok. Güvenmiyorsan in arabadan!"
"Yekta?" Müdahil olmaya çalışmıştım. Şu an restleşecek zaman değildi. Eğer bu adam inerse bulduğumuz tek ipucunu da kaybedecektik. Korku dolu gözlerle bir Yekta'ya bir de Tümer'e bakıyorum.
Tümer pes eder gibi derin bir nefes vermiş ve önüne dönmüştü. Arkamızdaki sesler giderek yaklaşıyordu.
"Bas artık şu gaza!" Minik kafasını arka pencereden sarkıtmış ve arkamızdan gelen kişilere bir iki el ateş etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASKE - Pistlerin Sahibi (TAMAMLANDI)
Adventure"On dakikaya oradayım." "Ben temiz demeden gelme. Kendini riske atma. Duydun mu beni? Lilya?" Cevap vermeden kulaklığıma basarak görüşmeyi sonlandırmıştım. Kanım kaynıyor, direksiyonu kavrayan avuçlarım kaşınıyordu. Ağzım kulaklarımda, keyfime ise d...