Büyük savaşımızın belki de en tehlikeli kısmını Oktay üstlenmişti. Ondan böyle bir şeyi istememin en büyük nedeni savaşımıza olan inancımdı. Biz bu savaşı öyle ya da böyle kazanacaktık ve başından beri bizden yardımlarını asla esirgemeyen Oktay'ın başı yansa bile Yekta onu kurtaracaktı. Planım eğer kusursuz işlerse herkes dilediğini alacak adalet sağlanacaktı.
Yarışa sekiz gün kalmıştı. Naimleri arayıp şartlarını kabul ettiğimizi söylemiştik. Naimler ise Umut Babayı görmeden anlaşmış sayılmayacağımızın altını çizmişti.
Naimler yarışa elli kişi sokacaktı. Sayıyı duyduğumuz anda şok geçirmiştik. Hiç bilmediğimiz hem de bizim şehrimizde hüküm süren bir yarış camiası daha vardı ve tek bir emirle elli tane yarışçı çıkarabiliyorlardı. Kafayı yememek elde değildi. Bildiği tüm ezberleri bozulan yalnızca Yekta değildi...
Öylesine, kendi aleminde yarışan bir motor ustasının kızı olduğumu düşünürken baş düşmanım Turan'ın işkencelerine maruz kalmış yarış camiasının sevilen yüzü, Umut Babanın dostunun kızı olduğumu öğrenmiştim. Kendi kendime babamın mirasını yaşattığımı düşünüp Maske'yi kurmuş, Muzo'nun kurduğu pistlerin sahibi olmuşken, bu şehrin asıl sahibi Umut Babanın yaverlerinin pistinde doğru düzgün tanınmadığımızı fark etmiştim. Asıl yarış şimdi başlıyordu. Muzo'nun yarışlarında yarıştığımız için bizi ciddiye almayan Naimlere direksiyonum cevabını verecekti. Maske'yi hiç kimse hafife alamazdı. Biz pistleri fethedecektik. Ve herkes bizim tozumuzu yutacaktı. Özellikle de Turan...
Son zamanlarda üzerime çöken ölü toprağı Naimlerin de ortaya çıkmasıyla gitmiş, yerini büyük bir heyecana ve hırsa bırakmıştı. Ne yalan söyleyeyim içimdeki umut filizleri artık büyüyüp meyve verirken bu savaşı ya alacaktık ya alacaktık...
Sekiz gün... Yarış gününü saymazsak yalnızca önümüzde sekiz günümüz vardı. Tahmin ettiğimiz gibi yarışa kayıt olan beş yüze yakın isim vardı. En az iki yüzü yarışlarla alakası olmayan halk olacaktı. Korkum onlardan yana asla değildi. Yalnızca gerçekten yarışmayı bilmeyen kişilerin çıkaracağı kazada kim vurduya gitme ihtimalimiz de vardı.
Bu son sekiz günü toplantılar ve fikir alışverişleri ile geçirecek en ince detayına kadar planlayacaktık. Kafamda sürekli senaryo yazıyor, beğenmediğim ve riskli gelen yerlerin altını çiziyor, üzerine düşünüyor, içinden çıkamazsam toplantıya taşıyor, toplantıda değişiklik yapıyorduk.
Tümer'in ekibi de dahil olmak üzere herkes bir fikir ortaya atıyor, topluca oylanıyor, oy birliğiyle kabul ediliyor, biri bile çekimser kalsa o fikir iptal ediliyordu.
Zaman ilerliyor, dakikalar saatleri kovalıyordu. Yemek yerken bile zamanımızı değerlendiriyor, bir anda kendimizi bir fikri tartışırken buluyorduk. Kimi zaman zeytinler hayali araba oluyor, kimi zaman salatalık Turan oluyor, peynirlerle yarış pistindeki konumlarımızı belirliyorduk.
...
Zaman ilerliyordu. Artık yarışa yalnızca beş gün kalmıştı. Artık kimse heyecandan fazla uyuyamıyor, rutine bağladığımız gibi sabah kahvaltımızı yaparken Sezi ülke gündeminden bahsediyor, emniyette bir gelişme varsa onu bildiriyor ve toplantımıza geçiyorduk. Kahvaltı bittikten sonra dahi kimse yerinden kalkmıyor bir süre daha fikir alışverişlerine devam ediyorduk.
Kahvaltı sonrası toplantımız bittikten sonra birazcık kafa dağıtmak için yine kendimi kış bahçesine atmıştım. Artık güneş kendini iyiden iyiye göstermiş kış bahçesi sera etkisi yaratıyordu. Rahatlamak için girdiğim yer beni nefessiz bırakınca yeniden bahçeye çıkıp daha önce geyiği bulduğumuz yere doğru yürümeye başlamıştım.
Kocaman artık tamamıyla kurumuş kütüğün üstüne oturup gözlerimi yummuştum. Doğanın seslerini dinliyor, kuşların ötüşleriyle rahatlamaya çalışıyordum. Arkamda bir dalın kırılma sesini duyduğumda korkuya gözlerimi açmış ve sesin geldiği yöne dönmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASKE - Pistlerin Sahibi (TAMAMLANDI)
Adventure"On dakikaya oradayım." "Ben temiz demeden gelme. Kendini riske atma. Duydun mu beni? Lilya?" Cevap vermeden kulaklığıma basarak görüşmeyi sonlandırmıştım. Kanım kaynıyor, direksiyonu kavrayan avuçlarım kaşınıyordu. Ağzım kulaklarımda, keyfime ise d...