O an silahı olan herkes aynı anda kepenge doğrultmuştu. Ceren ve Yekta'yı hızlı bir refleksle hepimiz arkamıza almıştık.
Bunların bir sonu illaki olacaktı. Ve biz bu sonuçları göze alarak çıkmıştık bu yola. Daha en başından beri yarışçı olan herkes bu riskleri göze alırdı. Yakalanmayı, tutuklanmayı, kaza yapmayı ve dahası ölmeyi...
Son... Son ne demekti? Mutlu son yalnızca masallarda mı olurdu? Peki ya bunca emek? Peki ya Turan'a karşı ettiğimiz intikam yeminleri? Umut Korkmaz'ın intikamı, babamın ve hatta Yekta'nın ailesinin intikamı... Tüm bu yaşadıklarımız boşuna mıydı yani? Boşuna mı almıştı kalbim tüm bu yaraları?
Peki ya bizimle birlikte yanan canlar? Bize yalnızca yardım ettiği için evinden yurdundan olanlar? Cihan, Yeliz, yeni doğmuş bebekleri, Timuçin, Aykan, Semih... Bunların vebalini nasıl öderdik?
Demir kepenk vurulmaya devam ettikçe artan pişmanlık, keşkeler, sinir, öfke, gerginlik, stres... Ve bir ses...
"Açın benim!"
Şaşkınlıkla bakıyorduk birbirimize.
Ceren'in hemen arkamızdan boğazı yırtılırcasına bağırışı olmasa bir süre daha tepkisiz bir şekilde dururduk fakat... "Timuçin! Timuçin'in sesi!"
Minik ve Yekta hızlıca demir kepengi açtığında saçları dağılmış, üstü başı toz toprak içinde, gözaltları morarmış Timuçin'in buruk gülümsemesiyle karşılaşmıştık. Bitkin haldeydi.
Etrafı kolaçan edip Timuçin'i içeri almıştık. "İyi misin?"
"Nasıl oldu bu iş?"
"Nasıl kurtuldun?"
"Operasyon oldu mu?"
Timuçin'i soru yağmuruna tutmuştuk. Timuçin'in ise gördüğü tek şey yere çöküp ağlayan Aykan olmuştu. Timuçin ağır adımlarla Aykan'a yönelmişti. Saçlarını sevmişti. "İyiyim koçum. İyiyim. Artık buradayım."
Timuçin'in gözleri bize döndüğünde ağlamamak için kendini zor tuttuğunu fark etmiştik. "Siz neler yapmışsınız?" Sesinde gurur ve minnet vardı. Önce Yekta ve Ceren'le kucaklaşmış daha sonra da tek tek diğerleriyle kucaklaşmıştı.
En son gözleri bana döndüğünde ben hala yerimde çivilenmiş bir halde duruyordum. Timuçin'in hala burada olduğuna inanamıyordum. Kafamızda canlanan türlü kötü sonlu senaryolardan sonra bir de hele hiç...
Timuçin hızla aramızdaki mesafeyi kapamıştı. Dudakları alnıma değdiğinde kafamı kocaman kollarının arasına almıştı. "Kendini riske attın. Benim için..."
"Eğer bize yardım etmeseydin zaten bunlar başına gelmeyecekti."
"O nasıl söz öyle?" Benden uzaklaşmış ve diğerlerine doğru dönmüştü. "Siz neyi başardığınızın farkında mısınız? Yıllardır üzerinde uğraştığım, hatta benden öncekilerin bile uğraşıp sonuçlandıramadığı bir dosyanın kapanmasını sağladınız siz! Operasyon evet oldu. Korhan ve adamları da Sabri ve adamları da tutuklandı. Öyle ciddi kanıtlarla çıkmışsınız ki ortaya kemikleri çürüyene kadar çıkamazlar içeriden. Bu bozuk düzeni siz yıktınız, siz!"
"Tek başımıza yapmadık." Timuçin'in gözleri bana yeniden dönmüştü. "Tümer yardım etti. Bu kanıtların tamamını o bize verdi."
"Tümer? Siz nereden..." Gözleri Aykan'a çevrilmişti. Aykan mahçup bir şekilde gülümsemişti. "Gel buraya eşek sıpası seni!" Timuçin, Aykan'ı kucaklarken boğazından istemsiz bir inleme çıkmıştı.
"İyi misin?" Hepimiz telaşla üzerine doğru adım atmıştık.
"Bir şey yok be! Aaa, siz de ufak bir sıyırık. İlk müdahale yapıldı zaten ama yeniden göstermek lazım tabii..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASKE - Pistlerin Sahibi (TAMAMLANDI)
Adventure"On dakikaya oradayım." "Ben temiz demeden gelme. Kendini riske atma. Duydun mu beni? Lilya?" Cevap vermeden kulaklığıma basarak görüşmeyi sonlandırmıştım. Kanım kaynıyor, direksiyonu kavrayan avuçlarım kaşınıyordu. Ağzım kulaklarımda, keyfime ise d...