DENİZ YILANI

23 3 1
                                    

Tümer'in önümüze koyduğu dosyaları detaylı bir şekilde incelemiştik. Tümer gerçekten büyük emek harcamış olmalıydı bu dosyaları oluşturabilmek için. Bir sürü fotoğraf bir sürü evrak... Okudukça daha da dehşete düşüyorduk. Okudukça Tümer'in anlatmaya çalıştığı neyle uğraştığımızı bilmediğimizi daha net anlıyorduk. Eminim ki, Timuçin bile işlerin bu kadar ciddi olduğunun farkında bile değildi. Korhan'ın amacı para değildi, bu yüzden Timuçin'e de ihtiyacı yoktu. Düşünmek bile istemiyordum ama Timuçin'e çoktan zarar vermiş bile olabilirdi.

Tamirhanenin içi o kadar kalabalıktı ki, Maske, Yekta ve Ceren, Aykan, Semih ve şimdi de Tümer... Tümer, bu yolda kendini feda etmekten asla çekinmeyecek hafif çatlak bir adamdı. Dengesizdi. Hoş, yaşadıklarını düşününce dengesizliğini mazur görmek gerekirdi ya...

Neredeyse saat gece yarısına gelmek üzereydi. Saatlerdir Tümer'in önümüze koyduğu dosyalarla birlikte bir plan yapmaya çalışıyor bir türlü işin içinden çıkamıyorduk. Gerçekten de Ceren'in bu yarışı kazanma olasılığı çok düşüktü. Ve gerçekten de Minik'in dediği gibi, Ceren'in kazanma ihtimalinde bile Sabri'nin istediği gibi Osman'ın pek de itibarı sarsılmamış olacaktı. Aynı zamanda, Ceren en yüksek bahis oranlarına sahip kişiydi. Buraya gelme amacımız olan parayı bize kazandırabilecek tek kişiydi. Bu kadar risk alıp el elde baş başta buradan dönmek de vardı.

"Cengiz'den haber geldi." Yekta'nın sesini duyduğumuz anda tüm gözler üzerine çevrilmişti. "Turan'ın bir süredir Timuçin'e ulaşamaması kaynaklı ufak çaplı bir kriz geçirdiğini söyledi. Turan şu an her yerde Timuçin'i aratıyormuş."

"Bunu lehimize çevirmenin bir yolunu bulmamız gerekiyor." Düşünceliydim. Turan, son anlaşmamızda Osman'ın şike yaptığını kanıtlamak için bize yardım etmeyi kabul etmişti.

"Aslında aklımda bir fikir var." Yeniden Yekta söze dahil olmuştu. "Niçin bu durumu Turan'dan saklıyoruz?"

"Delirdin mi Yekta? Turan'ın seni öğrenme ihtimali var. Her ikinizi..." Gözlerim Ceren ve Yekta üzerinde mekik dokuyordu.

Yekta'nın yüzünde sinsi bir gülümseme oluşmuş, Ceren'i duymazdan gelerek doğrudan bana bakıyordu. "Sen dememiş miydin, en iyi yalan, gerçeğe en yakın olandır, diye."

Bir anda aydınlanmıştım. Yekta, haklıydı. Tabii ki, olanlardan Turan'a bu kadar detaylı bahsetmeyecektik ama bize Sabri'den bile daha güçlü olan Turan'dan başkası yardım edemezdi.

Beynimin çarkları hararetle çalışıyordu. Kimse Yekta ve ben dışında tam olarak ne düşündüğümüzü anlayamıyordu.

"...Zaten o dememiş miydi Timuçin'e bize göz kulak olmasını..."

"... Biz gittik deriz. Ondan istedik deriz..."

"Nereden bilebilirdik ki bunlar o adamlar..."

"İşte bu be!" Yekta'yla birbirimizin cümlelerini tamamlıyorduk. Elimizi çak yapıp sarılınca iyiden iyiye herkes delirdiğimizi düşünmeye başlamıştı.

"Siz tam olarak ne konuşuyorsunuz?" Tümer, sabırsızca bizden bir cevap bekliyordu.

Herkesi görmezden gelip yeniden Yekta'ya dönmüştüm. "Peki ama nasıl irtibat kuracağız?"

"Sezi, bir yolunu bulur herhalde." Yekta, mahçup bir şekilde Sezi'ye gülümsemişti.

"Şu adamla aynı fikirde olacağımı düşünmezdim ama harbiden siz tam olarak ne konuşuyorsunuz?" Sezi'nin şu diye bahsettiği Tümer'den başkası değildi.

Yekta ve ben bir plan yapmış olmanın rahatlamasıyla gülmeye başlamıştık. İşleri lehimize çevirmenin bir yolunu bulmuştuk. Yeter ki, Turan istediğimiz şekilde karşılık versin.

"Anlatacağım ama çok fazla vaktimiz yok. Turan'la görüşmemiz lazım. Burada Sezi, sen giriyorsun devreye. Artık ne yaparsın bilmiyoruma ama yerimizi yurdumuzu öğrenemeyeceği, iz süremeyeceği şekilde beni Turan'la görüştürmen lazım."

"Tamam, neler yapabileceğimize bir bakalım." Sezi, kaşları çatık bir şekilde klavyesine gömülmüştü.

Yarım saat geçmemişti ki Sezi kafasını gömdüğü klavyeden sevinçle kaldırmıştı. "Bir yol var. Emniyetten odasının sabit hattından yönlendirme yaparak cep numarasına direkt bağlanabiliriz. İzimizi tamamıyla gizleyebilirim. Telefonu çaldığında ofisinden arandığını sanacak."

"Tamam öyleyse hadi başlayalım."

Sezi, bilgisayarı üzerinden yapmış olduğu düzenekle aramayı başlatmıştı. Telefon ikinci çalışta açılmıştı.

"Ben sana beni rahatsız etmeyin demedim mi?" Turan'ın kükremesi tamirhanede yankılanıyordu. Belli ki danışmanın kendisine telefon bağladığını sanıyordu.

"Merhaba, Turan."

"Ooo, sevgili Domino. Ben de sizi merak etmeye başlamıştım." Turan hemen sesimi tanımıştı.

"Konuşmamız gerek. Başımız dertte."

"Ben bakıcınız falan değilim Domino. O şehre giderken bana sormadığınız gibi şimdi de götünüzü toplamamı beklemeyin benden." Turan'ın sesi uzaktan gelmeye başlayınca kapamak üzere olduğunu anlamış ani bir refleksle yeniden seslenmiştim.

"Dur! Önce bir dinle!"

Derin bir sessizlik olduğunda Turan'ın dinlediğini fark etmiş ve devam etmiştim. "Timuçin denen herife bizi kollamasını sen söyledin. Minik'in yarışmak için aracı yoktu. Timuçin'den istedik. Fakat Timuçin'in araba aldığı kişiler Timuçin'i rehin aldı..."

"Ne?" Turan'ın şaşkınlık sesi beni keyiflendirmişti. Dikkatini çekebilmeyi başarmıştık.

"Burada üzerimize büyük bir oyun oynanıyor. Seninle anlaşmıştık Turan! Osman'ın şike yaptığını kanıtlamamıza yardım edecektin. Timuçin'i kaçıran adamlar Osman'ın babası Sabri'yle bağlantılı." Derin bir nefes almış ve Turan'ın anladığı dilden konuşmaya devam etmiştim. "Timuçin denen herif umurumuzda bile değil. Madem seninle anlaştık, bilmeyi isteyeceğini düşündüm. Ben senin yerinde olsam emrim altında çalışan, bana sadık bir yağverimin bu şekilde rehin alınmasına sessiz kalmazdım. Zira bu durum bana yapılmış bir saygısızlıktır."

Turan'ın vereceği tepkiyi ölçmek için sessizleşmiştim. Turan'ın sinirden nabzının hızlandığını, kesik kesik soluduğunu duyabiliyorduk. "Ne istiyorsunuz benden?"

"Tabii ki, emniyeti teyakkuza geçirmeni. Dediğim gibi, Timuçin umurumuzda bile değil ama yarışı kazanmamamız için bizimle pazarlığa oturdular. Anlayacağın, Sabri'nin ipi çekilmeden, Timuçin ellerinden kurtulmadan bizim yarışı kazanmamız da mümkün değil, senin o ballandıra ballandıra bitiremediğin büyük yarışının reklamını yapmamamız da imkansız."

Turan yine sessizleşmişti. Bu sefer sinirli değil, gerçekten düşünüyordu. "Bu adamlarla ilgili zaten araştırma yaptırtıyorum Domino. Emniyetin elinde zaten kanıt olsa çoktan içeri girerlerdi. Ama yok!"

Boğazımdan alaycı bir kahkaha dökülmüştü. "Ne? Sen Turan Tamer'sin. Ağzından çıkanları kulakların duyuyor mu? Senin isteyip de ulaşamadığın bir bilgi mi var gerçekten?"

"Kaşınıyorsun küçük kız!"

"Bak amacım seni kaşımak değil. Ama elimde o istediğin kanıtlar var. Yalnızca benim yolumdan gideceğimize söz ver."

"Dinliyorum."

Turan'la konuştuğumuz on, on beş dakika boyunca planı eksiksiz bir şekilde anlatmıştım. Turan son kez, anlaştık, dediğinde içimi yeniden bir umut kaplamıştı.

Öyle bir plan kurmuş, öyle bir kişiden yardım alıyorduk ki, denize düşen yılana sarılır, cümlesi şu ana kadar kimse tarafından söylenmemiş olsaydı muhtemelen mucidi biz olurduk...

MASKE - Pistlerin Sahibi (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin