YÜZ YÜZE

41 5 2
                                    

YEKTA'DAN

Daha önce birkez bu dağ evine Yeliz'in daveti üzerine gelmiştim. Hatta o zaman kışın tam ortasıydı ve lapa lapa kar yağıyordu. Yılbaşından birkaç gün sonrasıydı. Tam yılbaşı gecesi Cihan'a da bana da görev verilmişti.

Yeliz, yılbaşını hakkıyla kutlayamadığımız için ilk boşluğumuzda bize minik bir kutlama hazırlamıştı. Ceren, Oktay ve eşi Meltem de vardı. Hoş, güzel bir akşamdı. Sıcak aromatik şaraplar eşliğinde tombala oynamış, birbirimize aldığımız hediyeleri vermiştik.

Şimdi hayatımı yeşerten ve aynı hızla hayatımı cehenneme çeviren kadının arkasından yine dağ evine gelmiştim. Başka bir seçeneğim olsaydı bir an düşünmezdim. Ne Lilya'yı görmek istiyor ne de Maske denen lanetin yanında yaşamak istiyordum. Bir süre arabamda yatmıştım fakat artık insani ihtiyaçlarımı gideremez hale gelmiştim.

Cihan'ın beni Oktay'ın yardımıyla bulmasından sonra ise yeniden umut dolmuştu içim. Oysa ben neredeyse pes etmek üzereydim. Cihan, Lilya'nın ona anlattıklarını bir bir anlatmış, Turan'ın Maske'yi nasıl köşeye sıkıştırdığını öğrenmiştim. Maske'nin de pek bir çıkış yolu yoktu. Güçlerimizi birleştirmek zorundaydık.

Elimde olsa ne Cihan'ı ne Yeliz'i ne de Oktay'ı bu işe karıştıracaktım ama işler düşündüğümden de karmaşık bir hal almaya başlamıştı. Ve nitekim, şu an kontağımı kapatmış Lilya'nın ardı sıra dağ evine giriş yapmak üzereydim.

Evin bahçe kapısından girdiğimiz anda evin kapısı açılmış ve içeriden Cengiz'den isminin Hakan olduğunu öğrendiğim Kurt çıkmıştı. Çıkmamıştı neredeyse fırlamıştı. Bana iki üç adım kala aramıza Lilya girmişti.

Kurt öfke dolu gözlerle Lilya'nın kafasının üstünden bana bakıyordu. "Bunun burada ne işi var?" Keskin bakışlarını benden ayırmadan sormuştu.

"Sakin Kurt! Sakin! Konuşacağız."

Kurt'un hemen ardından Çetin görünmüştü. Kollarını göğsüne birleştirmiş çatık kaşlarla beni süzüyordu. Benim de onlara hiç insancıl baktığım söylenemezdi tabii...

Kurt istemeye istemeye kapının önünden çekilmiş geçmemiz için müsaade etmişti. Gözlerimiz hala birbirine kenetliydi. Çoktan zihnimizde büyük bir kavgaya tutuşmuştuk bile. Kurt zihninde yarattığı görselden hırsını alamamış olacak ki ben yanından geçerken omuz atmıştı bana. Atsındı, önemli değildi. Üç beş küçük hırs yüzünden ortaklığımıza zeval gelsin istemiyordum. Sakin kalmalıydım.

Evin kapısından girinceye kadar sakinleşmek için içimden ona kadar saymıştım. Grubun tamamı beni yiyecekmiş gibi bakıyordu. Hani filmlerde olur ya bir öbek ot parçası rüzgarla sürüklenir, altta gerilim müziği çalar, eller bellerdeki silahlara gitmeden önce son kez bakılır...

"Şimdi herkes sakin olsun. Ve otursun." Burada Lilya'nın sözü geçiyordu. Lilya'nın emriyle istemeseler de herkes bir köşeye geçmiş ve Lilya'nın konuşmasını bekliyordu.

"Öncelikle Black'in arabasının sende işi ne?" Minik, belli ki Lilya'nın herhangi bir açıklama yapmasını beklemeden tam karşıma geçmiş ve hesap soruyordu.

"Minik!" Lilya'nın uyarısıyla Minik, gerilen uzuvlarını gevşetmek için yerinden kalkıp cam kenarına geçmişti.

"Her şeyi bir kenara bırakacağız. Bir süre. Başımızdaki Turan belasından kurtuluncaya kadar." Lilya konuşmaya başladığında herkes ona dönmüştü. Lilya bir süre söylediklerinin anlaşılabilmesi için beklemiş devam etmişti. "Black'in arabası Yekta'da çünkü Black Yekta."

MASKE - Pistlerin Sahibi (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin