Karşımdaki üç adamın ve arkalarında duran kalabalığın Umut Baba için istesin canlarını vereceklerinden emin olsam da Yekta için aynı şeyleri söylemem pek de mümkün değildi. Yekta tedirgindi ve vücudunun gerginliğine bakılırsa da bu adamlara hala güvenmiyordu. Ne yalan söyleyeyim, Yekta'yı da bu konuda yargılayamazdım.
"Bir dakika Naim. Bu insanlar Muzo'nun yarışlarında başı çeken insanlar. Umut Babadan bir süredir haber alamıyoruz. Şimdi kalkıp Umut Babadan haber aldık, diyorlar. Hemen inanacak mısın gerçekten?" Ahmet şaşkınlıkla Naim'e bakıyordu. Belli ki o da Yekta gibi güven problemleri yaşıyordu.
Naim, Ahmet'e dönmüş bir şey söyleyecekmiş gibi ağzını açmışsa da söyleyeceklerini yutmuştu. Bir süre Ahmet'e bakıp bize dönmüştü. "İkna edin bizi."
"Ne iknası? Asıl bizim ikna olmamız lazım. Sadık Usta diye birini beklerken siz çıktınız karşımıza. Biz nereden bilelim in misiniz cin misiniz? Turan'ın adamı mısınız? Atilla'yla mı bağlantılısınız?" Yekta'nın sesi sertleşmişti.
Yekta'nın söyledikleriyle birlikte Ahmet gülmeye başlamıştı. "Turan mı? O şerefsizle aynı cümlede bile bizi anmanız... Ah çok komiksiniz çocuklar..." Ahmet, cümlesini bitirir bitirmez Yekta'ya doğru bir adım atmış, Yekta da karşılık olarak ona yaklaşmıştı. İki adam da birbirlerine ölümcül bakışlar atarken ben Yekta'nın, Naim de Ahmet'in önünü kesmişti.
"Sakin olun. Her ikiniz de!" Naim'in gür sesi çayın gürültüsünü bile bastırmıştı.
Gözlerim Yekta'yı bulduğunda bir şey söylememe bile gerek yoktu, sinirlenmiştim ve bunun farkındaydı.
"Şimdi baştan alalım." Benim de sesim en az Naim kadar gürdü. Üç adamın arkasındaki kalabalığın da biraz önceki gerginlik yüzünden tedirgin olduğunu hissedebiliyordum. Sesimi bilerek herkesin duyması için yükseltmiştim.
Herkesin pür dikkat beni dinlediğine emin olduğumda devam etmiştim. "Ben yarış camiasının içine doğdum. Benim babam da yarışçıydı. Babamı kaybettikten sonra ben de yarışmak istedim. Bildiğim tek yarış ise Muzo'nun düzenledikleriydi." Gözlerim Ahmet'i bulmuştu. Söylediklerimin amacı neden Muzo'nun yarışlarında yarıştığımızı anlamalarını sağlamaktı. "Başka daha temiz, daha etik bir yarış olduğunu bilsem emin olun Muzo'nun dengesizliklerine de psikopatlıklarına da katlanmazdım. Ne ben ne ekibim... Sonuç olarak ben yarışçıyım ve paramı buradan kazanıyorum." Birkaç saniye dediklerimin anlaşılması için beklemiştim. "Şimdi bir diğer sorunuza geliyorum. Turan'a karşı bir savaş veriyoruz. Bu savaşta sanmayın ki iki kişiyiz. Umut Babayla bizzat görüştük. Kendisinden Turan'a karşı vereceğimiz savaşta yardım istedik. O da bize Sadık Usta'yı bulup 92 senesinden bir borcu olduğunu ve ödemesi gerektiğini söylememizi istedi."
"Ne? O Umut Babayla bizzat görüştük mü dedi?" Uzay şaşkınlıkla babası Ahmet'e bakıyordu.
"Dediğim gibi biz bu savaşta iki kişi değiliz. Evet, sayımız az ama hatırı sayılır bir yerde bizi Umut Babayla görüştürecek bir tanıdığımız var." Doğrudan Uzay'a bakarak konuşmuştum.
Naim bir süre sessizce kafasında dediklerimi tarttıktan sonra, "Babam da yarışçıydı dedin. Babanın ismi ne?"
"Osman... Osman Tekin."
Cevabımla birlikte Naim'in de Ahmet'in de gözleri ayrılmış birbirlerine bakakalmışlardı. Belli ki bir tek Uzay ne olduğundan habersizdi.
"Ne oldu? Tanıyor muydunuz yoksa?"
"Ev-Evet. Vay be! Osman'ın kızısın ha sen demek?" Naim'in yüzünde kocaman bir gülümseme oluşmuştu. Birden arkasını dönüp, "Şükrü! Şükrü gel buraya! Bak bu kız kimmiş?" diye bağırmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASKE - Pistlerin Sahibi (TAMAMLANDI)
Adventure"On dakikaya oradayım." "Ben temiz demeden gelme. Kendini riske atma. Duydun mu beni? Lilya?" Cevap vermeden kulaklığıma basarak görüşmeyi sonlandırmıştım. Kanım kaynıyor, direksiyonu kavrayan avuçlarım kaşınıyordu. Ağzım kulaklarımda, keyfime ise d...