İCAZET

44 6 3
                                    

Birkaç tıkırtıyla açmıştım gözümü. Sanki bir rüyadaydım. Mükemmel bir rüya. Gerçek olduğuna dahi inanmayacağım kadar mükemmel.

"Günaydın." Yanıma yaklaşarak dudaklarıma öpücük konduran adam, dün gece yaşadıklarımın rüya olmadığını kanıtlıyordu.

"Kahvaltı hazırladım uykucu. Hadi kalk bakalım." Burnuma dolan güzel kokulara, karşımda kocaman gülümseyerek bakan adama şaşkınlıkla bakıyordum. Gerçek olamayacak kadar harikaydı.

Güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra Yekta saatine bakmıştı. "Geç kalıyorum güzelim. Gitmem gerekiyor."

"İşe mi?" Bu büyünün bozulmasını istemiyordum. Yekta evet anlamında başını salladıktan sonra devam etmiştim. "Bugün de izin alsan olmaz mı?" Mızmız çocuklar gibiydim.

Yekta gülerek yerinden kalkmış ve yanıma çömelerek ellerimi tutmuştu. "Bugün gerçekten gitmem gerek. Eğer burada kalmak istersen Hilmi'yi arayıp biraz daha kalacağımızı söyleyebilirim."

"Yok, bugün benim de işlerim var."

"Peki o zaman, akşam evde görüşürüz olur mu?" Öyle bir ses tonuyla söylemişti ki sanki kırk yıldır beraberiz de aynı evde yaşıyormuşuz gibiydi...

Yekta'yla birlikte ben de toparlanmıştım. Birlikte Kerim amcanın yerine kadar yürümüştük. Yekta motoruna, ben de arabama binmeden hemen önce bana kocaman sarılmış ve alnıma bir öpücük kondurmuştu.

Bu adam kötü biri değildi. Emindim. Başka hiçbir kanıta gerek yoktu. Ben tamamıyla onun özünü görmüştüm. Oyun falan yoktu artık. Duygularımı inkar etmeyi bırakmıştım. Onu deliler gibi seviyordum dahası köpekler gibi aşık olmuştum.

Onun motorla uzaklaşmasını izlerken kalbimin bir parçası da onunla gitmişti. Onu seviyordum, aklımın hayalimin alamayacağı kadar.

Rotam belliydi. Garaja gidiyordum. Her şeyin başladığı yere, her şeyi sonlandırmak için gidiyordum.

Garaja geldiğimde bizimkileri yine her zamanki hallerinde bulmuştum. Kurt ve Pençe konsol oyunu oynuyor, Minik iyileşmeye başlayan koluna antrenman yaptırıyor, Sezi klavyesinin başında, Damat birileriyle mesajlaşıyor ve Kaçak da arabasına bakım yapıyordu.

"Selam millet." Sesim resmen şakıyordu.

"Lilya? Neredesin Allah aşkına? Aradım o kadar ulaşamadım. Nasıl geçti dün gece? Sürprizi neymiş? Nereye götürdü seni?" Sezi merakla soruyordu.

Sesimi duymalarıyla tüm dostlarım etrafımı çevirmişti. "İnanamayacaksınız!"

Minik beni selamlamak için kafamı öpmüş ve geri çekilmişti. "Bu ne neşe? Ne yaptı bu adam? Anlat bakalım."

"Hızlı ve Öfkeli'nin son serisini izlemeye götürdü."

"Siktir be! İmkanı yok daha vizyona girmedi ülkede."

"Ciddi misin sen?"

"Spoiler veriyim miiiiiiğ?"

"Hayıır!" Hepsi bir ağızdan bağırmıştı. Benimle aynı heyecanı yaşıyorlardı.

"Film izledikten sonra yemek yedik."

"Neden eve dönünce aramadın? Kafayı yedim meraktan..." Sezi hala merakla sorguluyordu beni.

"Eve dönmedim ki..." Suratımda çapkın bir gülümseme belirmişti.

Dostlarımın ooo şeklindeki nidaları, ıslıkları havada uçuşuyordu.

Bir süre dün gecenin güzel anları gözümün önünde canlanıp salak salak sırıtmışsam da artık asıl gelme amacımı konuşma zamanı gelmişti. Toplantı masamızın oraya gidip devam etmiştim. "Hadi gelin biraz. Konuşacaklarımız var."

MASKE - Pistlerin Sahibi (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin