SON İKİ GÜN

14 2 2
                                    

"Bir sorun yok değil mi Oktay?" Oktay'ın beni telefonla araması endişelendirmişti.

"Hayır yok. Yani sanırım..." Oktay sesini kontrol etmeye çalışsa da gizlemeye çalıştığı endişeyi hissedebiliyordum.

"Ne oldu?"

"Lilya, telaşlanma ama iki gündür Yekta'ya ulaşamıyorum. Siz haber aldınız mı?"

"Hayır. En son ben de iki gün önce gördüm onu." Ben de telaşlanmıştım. Oturduğum yerden bir anda kalkınca dostlarım bir problem olduğunu anlamıştı. Başta Minik olmak üzere yanıma hızla gelmişlerdi.

Kulağımı telefondan ayırmadan Ceren'e dönmüştüm. "En son ne zaman Yekta'yla irtibat kurdun?"

"Ne? Bir problem mi var?"

"Söylesene Ceren! En son ne zaman görüştün Yekta'yla?"

"En son seni dağ evine bıraktığında gördüm. Bir kez aradım sonrasında ama açmadı. Ben de üstelemedim müsait değildir diye."

"Allah kahretsin!" Nasıl bu kadar dikkatsiz olabildiğimize, iki gündür Yekta'dan ses soluk çıkmamasına rağmen nasıl fark etmediğimize yanıyordum.

"Tamam sakin ol, ben Yekta'nın evine gideceğim." Oktay'ın telaşlı sesinden anladığım kadarıyla çoktan ayaklanmıştı bile.

"Hayır!" Hiç düşünmeden karşı çıkmıştım. Eğer Yekta'nın başına bir şey gelmişse Oktay'ın Yekta'nın evine gitmesi tüm planları mahvedebilirdi. "Sakın! Uzak dur! Ben giderim..."

Oktay sözümü kesmişti. "Hayır, Lilya bu çok tehlikeli. Eğer Turan ele geçirdiyse..."

"Hayır dedim!" İtiraza yer bırakmayan ses tonumla birlikte Oktay da durmuştu. "Senin yakalanma ihtimalinde her şey mahvolur. Ben gideceğim. Bana Yekta'nın konumunu at. Haber bekle benden."

Oktay istemeyerek de olsa haklı olduğumu bildiği için pes etmiş ve kabul ederek telefonu kapamıştı. Konum biraz sonra telefonuma geldiğinde Minik ve Kurt da öne atılmıştı.

"Biz de geliyoruz." Kurt telaşla soluyordu.

Ben daha bir cevap veremeden arkadan Timuçin atılmıştı. "Hayır siz kalın ben giderim."

Oğlanlara gereksiz yere münakaşaya girdiklerini söyleyemeden Tümer de dahil olmuştu. "Beraber gidelim Tim."

"Yeter!" Sabrımın son demlerindeydim. "Herkes burada kalıyor ve ben tek gidiyorum." Herkes delirdiğimi düşünüyor olmalıydı ki tepkimden sonra şaşkınlıkla bana bakıyorlardı. "Emir komuta sende Minik. Olur da benden haber alamazsanız peşime düşmeyin. Her şey planlandığı şekilde devam edecek. Anlaşıldı mı?"

"Lilya..." Minik ağzını açıp itiraz edecekti ki tek elimi havaya kaldırmıştım. Şu an dostu Lilya olarak değil, lideri Domino olarak konuştuğumun farkındaydı.

Tümer ve Timuçin kendi aralarında yaptığımın deli saçması olduğuna dair tartışırlarken herkesi ardımda bırakıp arabama yönelmiştim bile. Yüreğim ağzımda atıyor, Yekta'nın başına bir şeyin gelmiş olma ihtimali kalbime sancılar sokuyordu. Hiçbirimiz, Oktay dışında, Yekta'nın iki gündür kayıp olduğunu fark etmemiştik bile...

Kendime yol boyunca bildiğim tüm küfürleri lanetleri sıralamış ne kadar aptal olduğumu söyleyip durmuştum. Oktay'ın atmış olduğu konum daha önce Yekta'yı Minik'le almaya geldiğimiz köyün yakınlarındaydı. Son sürat izbe yollardan seyrederken sanki yol bir asır gibi sürmüştü. Köy evinin harabe eski duvarlarını gördüğümde torpidodaki silahıma uzandığım gibi aşağı inmiştim. Hava henüz kararmıştı. Hala günün loş ışığı etrafı aydınlatıyordu.

MASKE - Pistlerin Sahibi (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin