KIRMIZI HARİTA

21 4 0
                                    

"Bir sürü senaryo düşündüm, bir sürü hikaye yazdım yazdım sildim, rolleri değiştirdim, sıralamayı düzelttim... Sonunda bir şeyin daha farkına vardım. Nasıl ki bu savaşta Muzo'nun varlığı gerekliyse bize daha fazla insan gerekiyor arkadaşlar. Hem de çok daha fazla..."

"Tamam, işte Muzo'yu kaçırma sebebimiz de bu değil miydi? Muzo'nun bir sürü adamı var." Pençe merakla sormuştu.

"Hayır, bize eli silah tutan, iki kelimeyi yan yana getirmekte zorlanan kuklalar değil, iyi yarışçılar lazım. Sezi'den dört gün kadar önce bir şeyi araştırmasını istemiştim."

Bir şey dememe gerek kalmadan Sezi neden bahsettiğimi anlamış ve bilgisayarının başına geçerek klavyesinde ışık hızıyla bir şeyler yapmaya başlamıştı. "Gençler, Lilya'nın bir teorisi vardı." Sezi bir yandan bilgisayarıyla uğraşıyor bir yandan da bizimle konuşmaya devam ediyordu. "Turan'ın delirmişçesine büyük yarışının reklamını yapmamızı istediği kafasını karıştırmış. Bizim yapmış olduğumuz reklamla hadi olsun olsun, on bilemedin on beş yarışçı gelmiş olsa bile Turan'ın istediği çapta büyük bir organizasyon için yeterli değil. Lilya da, Turan'ın büyük yarışının internet üzerinden duyurulup duyurulmadığına, reklamının yapılıp yapılmadığına, yapıldıysa da kimler tarafından yapıldığına bakmamı, iz sürmemi istemişti."

Kurt, Sezi'nin sözünü kesmişti. "Abi, siz bunları ne ara yaptınız?" Gözleri şaşkınlıkla açılmıştı.

Ben daha bir cevap vermeye kalmadan Sezi suratına yerleştirdiği bilmiş gülümseme ile cevaplamıştı. "Sen horul horul uyurken veya sen konsol oyunu oynarken..." Kurt'a gözlerini devirim bilgisayar ekranını bize çevirmişti. "Şimdi çok şaşıracağınız bir şey göstereceğim. Ülkedeki tüm sosyal medya platformlarını taradım. Legal yarış, büyük yarış gibi kelimelerin geçtiği tüm platformlardaki paylaşımların şehirlere göre dağılımını haritada işaretledim."

Daha önde Sezi'nin bana göstermiş olduğu ve uzunca bir süre etkisinden çıkamadığım harita şu an karşımda duruyordu.

"Ee, ne var bunda? Kıpkırmızı bir ülke haritası..." Damat, yanlış görüp görmediğini anlamak için ekrana doğru eğilmişti.

"Şöyle anlatayım, büyük yarışın konuşulduğu tüm şehirler haritada kırmızıyla gösterilmiş durumda."

"Nasıl ya?"

"Şaka mı yapıyorsun Sezi?"

"Hayır şaka yapmıyor." Dümeni yeniden devralmıştım. "Sezi'nin araştırmasıyla birlikte şunun farkına vardım ki, öncelikle bizim yapmış olduğumuz reklam fazlasıyla etki etmiş, ikinci olarak da biz reklam yapmamış olsaydık da Turan bir şekilde o bölgede de kendi yarışının duyurulmasını sağlarmış. Sosyal medya platformları, dışarıdan üyelere kapalı özel gruplar, her türlü araba sayfaları, aklınıza gelebilecek her yerde bu yarıştan bahsediliyor. Kendimize kızmalıyız ki, biz onunla bununla uğraşırken Turan asla boş durmamış. Bize yaptırmış olduğu reklam ise bence tamamıyla egosunu tatminden başka bir şey değildi. Şu harita gösteriyor ki, Turan'ın bizim reklamını yapmamıza zaten ihtiyacı yokmuş."

"Vay, o*** çocuğu!"

"Şerefsiz!"

"Dikkatimizi dağıtma, bizi oyalama çabaları bile olabilir. Ama Turan'dan bahsediyoruz, yani egosunu tatmin etmek için istemesi daha olası gibi görünüyor." diye eklemişti Sezi.

"O yüzden..." Sesimi bir tık daha yükseltmiş, herkesin daha dikkatli dinlemesi için bir süre beklemiştim. "O yüzden, bize gerçekten iyi yarışçılar lazım. Hem de çok fazla. Ülkenin her yerinden yüzlerce yarışçı gelecek. Sayımız fazla olmazsa, bir avuç insanla hele de Turan'ı koruyacak o kadar polisin arasında imkanı yok başaramayız."

Dostlarım bir süre Sezi'nin hala bize dönük olan ekranındaki haritaya, bana ve birbirlerine bakmış, derin derin düşünmüşlerdi.

"O kadar yarışçıyı nasıl bulacağız?" Minik'in kaşları çatılmıştı.

"Bilmiyorum, bilmiyorum ama bu camiada hala güvenebileceğimiz, bizi seven insanlar olmalı..." Zaten planlarımı ortaya dökmememin asıl nedeni bu soruya cevap bulamamamdı. Genel hatlarıyla zaten planı daha dağ evinden ayrılmadan, daha Muzo'yu bile kaçırmadan önce konuşmuştuk. Fakat planlarımızı gerçekleştirebilmek için gerçekten sayımız çok azdı.

"Tamam, illaki dediğin gibi güvenilir dostlarımız vardır Lilya. Bu zamana kadar bu camiada sayısız kişiye dokundu elimiz." Minik, daha çok kendini ikna etmeye çalışır gibiydi.

"Sezi bizi uzaktan komuta edecek ki, yine de yapması gereken bir sürü iş var. Sezi'yi çıkarttık diyelim biz yalnızca yedi kişiyiz." Kurt'un endişeli sesi bizi daha da strese sokmuştu.

"Tamam, madem hep birlikte düşünmek, masaya yatırmak istediniz, o zaman herkes şu zamana kadar kime el uzatmışsak, dostumuz olmuşsa, hatrımız varsa, güvenebileceğimiz kim varsa düşünsün. Bir saat sonra toplantı yapacağız!" Ellerimi hadi dercesine alkış yapıp dostlarımı gaza getirmeye çalışmıştım.

Dostlarım birer birer düşünmek için köşelerine çekilirken gözüm salonun camlarından birinde dışarıyı izleyen Yekta'ya kaymıştı. Yanına gidip aynı onun baktığı gibi aramıza mesafe koyarak dışarıyı izlemeye başlamıştım.

"Sence tüm bu olanlardan sonra Cihan'a bize yardım etmesini teklif etmek çok mu bencilce olur?"

Sorum karşısında Yekta vana doğru dönmüştü. "Lilya, Cihan öyle bir adam ki, sen onu gelmesin diye zincirleyip yerin yedi kat altına bile kapatsan o yine de gelir. Benim asıl merak ettiğim Oktay..."

"Oktay mı?"

"Oktay mesleğini gerçekten riske atarak bize yardım etti. Turan'ı devirip suçsuzluğumuzu kanıtlayıncaya kadar devlet nezdinde bir bir savcı suçlulara yardım ediyor, olarak görünüyor. En son konuştuğumuzda Oktay'dan istemeyi düşündüğümüz şeyler hakkında emin değilim."

Omuzlarım düşmüştü. Yekta haklıydı. Zaten yeterince hatta haddinden fazla yardım etmişti Oktay bize. En son planı genel hatlarıyla konuşurken Oktay'dan Turan'ın yapmış olduğu tüm pislikleri ortaya döktüğümüzde yargıya taşımasını ve eş zamanlı olarak işlem başlatmasını isteyeceğimizi planlamıştık. "Yekta, çok haklısın ama Oktay olmazsa bunu başaramayız. Elimizde kanıtlarla elimizi kolumuzu sallaya sallaya emniyete gidip şikayetçi mi olacağız? Aklın alıyor mu hiç? Bunu içeriden birinin, Turan'dan daha güçlü ve dokunulmaz birinin yapması gerekiyor? Biliyorsun, saatlerce üzerine konuştuk tartıştık... Oktay yerine ne bulabiliriz diye az mı kafa patlattık? Sosyal medyaya koysak, haber yaptırmaya kalksak bu adam anında müdahale edebiliyor..."

Yekta sözümü kesmişti. "Ya tabii ki bunları biliyorum ama endişelenmeden de edemiyorum. Zaten benim yüzümden Cihan'ın hayatı mahvoldu. Ceren de öyle..."

Bu sefer ben kesmiştim sözünü. "Bence Ceren halinden gayet memnun." Yekta buruk bir tebessümle yüzüme bakmıştı. "Ne o? Üzüldün mü sen?" Yüzündeki ifadeyi anlayamamıştım.

"Üzüldüm."

Kaşlarım çatılmıştı. "Nesine üzüldün? Ceren gayet mutlu..."

"Ben Ceren'e üzülmedim Lilya. Kendime üzüldüm. Yarım kalan hayallerime üzüldüm."

"Ceren'le hayallerin mi vardı?" Sinir kat sayılarım yine artıyordu.

Yekta boş bulunmuş ve tapılası kahkahalarından birini atmıştı. "Ne diyorsun Lilya sen? Ne Ceren'i? Bırak artık şu konunun yakasını. Ben senden bahsediyorum. Sen ve benden..." Öyle rahat, öyle normal bir şeymiş gibi söylemişti ki dediklerini anlamlandırmakta zorlanmıştım.

Yekta, ciddi ciddi artık hislerini belirtmekten çekinmiyor, hatta bazen aynı şu an olduğu gibi depara kalkıyordu.

"Benim... Benim işim var. Gideyim ben. İsim bulacağım..." Yekta'nın yanından kızaran yanaklarımı görmesin diye kaçmak için bahaneler sıralamış ve koşar adım çıkmıştım salondan. Arkamdan hala Yekta'nın aşık olduğum kahkahasını duyabiliyordum.

MASKE - Pistlerin Sahibi (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin