İlk önce dediğim gibi herkes kendi katlarına dağılmıştı. Önce katlarımızı temizleyecek daha sonra yapmış olduğum görev dağılımına göre diğer yerlere geçecektik.
Minik'in sunmuş olduğu teklifi kabul etmek zorundaydım. Kurt ve Sezi'yi bilerek bir araya getiriyordum. Damat'ın boşboğazlığına katlanabilecek tek insan da Pençe'ydi. Yine de Yekta'ya nazaran tüm dostlarımı tabii ki tercih ederdim. Fakat Minik'in teklifiyle Ceren'in yüzüne yansıyan sevinci görünce bu kadar da gaddar olamamıştım. Ah içimdeki insan sevgisi ah! Aslında Ceren'in yüzüne yansıyan sevincin Minik'e daha önce yürümüş olmasıyla alakalı olduğuna inansam yine de kabul etmezdim. Fakat, adım kadar emindim ki tek derdi Yekta'yla olmamaktı. Nedenini bilmiyordum fakat yakın zamanda öğrenebilmek için radarlarımı da açmıştım.
Kurt, Sezi ve ben önce kendi katımıza girişmiştik. Ben banyo ve tuvaletleri almıştım. Onlara da odaları vermiştim. Tüm odalardaki yatak çarşafları ve kılıfları çıkarılıp aşağa kata inen merdivenlere konmuştu. Sonraki yönlendirmelerime göre Ceren ve Yekta onları alıp aşağıdaki çamaşır odasında yıkamaya atacaktı. En azından bunu birlikte yapmayı kabul etmişlerdi.
Kurt ve Sezi bir güzel odaların tozunu alıp dağınıklıkları toplarken ben de bana terapi gibi gelen lavabo ovmaya geçmiştim. İçeriden Kurt ve Sezi'nin didişmelerini duyabiliyordum.
"Kıçınla yapmasana şu işi! Ay! Gına geldi ha!"
"Ya ne yapıyorum kızım? Söylediğin gibi tutuyorum işte!"
"Bak yeniden gösteriyorum dikkatli bak!"
Didişmelerini dinlerken gülümsememe mani olamamıştım. Duşa kabinleri köpükleyip tek tek köpükleri arıttıktan sonra tuvaletlere geçmiştim ki yanıma Sezi gelmişti. "Biz bitirdik, sen ne alemdesin?"
"Tuvaletler kaldı sadece."
"Tamam, hadi hepimiz bir yandan." Yan yana olan dört tuvalet kabinine üçümüz de bir yandan girişmiş on dakika içinde işimizi bitirmiştik.
Uzun süredir hareketsiz kalmaktan olsa gerek daha yalnızca bir iş yapmışken belim ağrımaya başlamıştı.
Kurt ve Sezi, salonun temizliğine geçerken ben de diğerlerini kontrol etmek için üst kata çıkmıştım. Minik, Pençe ve Damat bizden daha ağır iş yapsa da onların da işi az kalmıştı.
"Hadi Damat, Pençe oyalanmayın. Daha akşam yemeği yapacaksınız." Çocuklar kafalarını sallamış toz almaya devam etmişlerdi.
Aşağı kata indiğimde merdivenlerde çamaşırların da alındığını görmüştüm. Yekta'yı beklemeden boş odalara geçmeye karar vermişken aşağı kattan elinde zar zor taşıdığı çamaşır sepetiyle merdivenlerden çıkan Ceren'le göz göze gelmiştik.
"Bunlar yıkandı. Minik'in işinin bitip bitmediğini kontrol etmek için üst kata çıkabilir miyim?"
"Hava güzel. Git bak, Minik'le bahçeye serersiniz." Ceren, kafasını sallayıp sepeti merdivenlerin eşiğine bırakarak yukarı çıkmaya başlamıştı. Ne oluyordu bu kadına yahu? Biri sihirli değnekle mi dokunmuştu? Beyin ameliyatı mı geçirmişti? Kafasına bir şey mi düşmüştü? Nedir bu insancıl davranışlar? Ceren'e de bir yakışmıyordu ki böyle mazlum mazlum hareketler...
Arkasından sorgulayan gözlerle bakarken bizim kattan geyiğin odasından Yekta çıkmıştı. Gözlerimi ondan kaçırarak, "Üst katta üç, orta katta üç olacak şekilde toplam altı tane boş oda var. Bunlardan biri de geyiğin odası. Oranın da temizlenmesi gerek. Hayvan her yere dışkılamış." Yekta kafa sallamakla yetinmişti.
"Sen üst kata geç. Ben benim katı alırım." Cevap vermesine dahi müsaade etmeden yanından geçip orta kattaki boş bir odaya dalmıştım. Ne kadar az karşılaşırsak benim için o kadar iyiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASKE - Pistlerin Sahibi (TAMAMLANDI)
Adventure"On dakikaya oradayım." "Ben temiz demeden gelme. Kendini riske atma. Duydun mu beni? Lilya?" Cevap vermeden kulaklığıma basarak görüşmeyi sonlandırmıştım. Kanım kaynıyor, direksiyonu kavrayan avuçlarım kaşınıyordu. Ağzım kulaklarımda, keyfime ise d...