Dün gece Turan'la konuştuğumuzdan bu yana bir gram uyumadan saatlerce planımızı kusursuz hale getirmek için enine boyuna tartışmıştık.
Artık yarışa saatler kalmıştı. Yarışın olacağı piste doğru yola çıkmıştık. Yekta'yla birlikte arabasında aynı Yekta gibi giyinmiş Aykan, Ceren'in yanında da Sezi vardı. Bu sefer işi asla riske atamazdık. Zift gibi karanlık cam filmlerinden arabaların içinin görünmüyor oluşu işimizi kolaylaştırmıştı.
Plan basitti. Biz yarış boyunca üzerimize düşen görevi eksiksiz yerine getirecektik, Turan'ın ise anlaşmaya sadık kalması için dua edecektik.
Yekta'yla sürekli irtibat halinde olan Cengiz, Turan'ın yemi yuttuğunu, hiçbir şeyden şüphelenmediğini ve bize yardım etmek için kollarını sıvadığını söylemişti. Turan gibi güç sarhoşu bir adamın, Sabri gibi bir benzeriyle karşılaştığında tabii ki bir yılanın başını ezer gibi bir hırsla adım atacağını tahmin etmiştik.
Tüm olayların seyrini değiştiren Tümer'e minnettardık. Onun sayesinde bu gece şenlik vardı. Eminim ki, herkes yarışla birlikte hayatının şokunu yaşayacaktı. Bildikleri tüm ezberler bozulacaktı.
Yarış alanına giriş yaptığımızda tüm yarışçıların bize dönüp baktığını fark etmiştik. Kimi hasetle kimi hayranlıkla bakıyordu. Herhalde yine Osman assolist gibi en son gelecekti ki şu an ortalıkta görünmüyordu.
Kulaklıklarımız birbirine bağlıydı. Semih, tamirhanede kalmış ve Sezi'nin Ceren'in arabasında yetişemediği yere Semih müdahale edecekti. Planımızın kusursuz işlemesi gerekiyordu. Yoksa her şey mahvolabilirdi.
Arabalarımızı park edip indiğimizde tabii ki Sezi ve Aykan arabada kalmıştı. İtibar yarışında yaptığımız gibi arabalarımızın kaputuna dayanarak çevreyi izlemeye başlamıştık. Diğer yarışçılardan birkaçı kafa selamı vermişti. Fakat Timuçin haklıydı. Bu yarışın pis oynanacağı daha şimdiden belliydi. İtibar yarışında gelip elimizi sıkan çoğu yarışmacı şu an bize hırsla bakıyordu.
Yarış alanının giriş kapısından Osman'ın arabasının yaklaştığını fark etmiştik. Osman, korumalarının sayısını arttırmıştı. Çevresini tamamıyla kapayan demirden bir koruma kalkanı oluşturan altı koruma aracıyla birlikte yanımıza kadar gelmişti.
Osman, arabasından inerken kulağındaki kulaklıkları çıkarmış yine aynı ukalalık ve aynı avam tavırlarla elindeki tespihi sallayarak Minik'e yönelmişti.
"Naber goril adam?"
Minik, bu patavatsız çocuğun sorusunu duymazdan gelmişti.
"Ne oldu? Hani artistlik yapıyordun? 85 puanı çakınca susarsın işte böyle."
Minik alaycı bir kahkaha atmıştı. Normalde de sesi fazlasıyla tok olan Minik'in yüzündeki maskeden kaynaklı daha da boğuk çıkıyor, tedirgin edici bir tınıyla yankılanıyordu. "Haklısın baban güzel yedirdi jüriyi."
Osman'ın bir anda yüzündeki gülümseme solmuştu. "Ne diyorsun be sen? Bileğimin hakkıyla aldım ben o puanı?"
Bu kadar planlasak denk gelmezdi. Kendinden bir haber olan Osman, belli ki babası tarafından ayakta uyutuluyordu. Yalnızca kulaklıklardan duyulacak bir ses tonuyla Minik'e seslenmiştim. "Hiçbir şeyden haberi yok Minik. Üzerine git."
Talimatı alan Minik atağa geçmişti. Önce gıcık bir kahkaha atmıştı. "Bileğinin hakkı mı? Bileğinin hakkı senin kaç milyon Osman? Ya da dur şöyle sorayım, son anda jüriye gelen sarı zarf mı bileğinin hakkı?"
Osman'ın iyice kafası karışmıştı. Yine yalnızca kulaklıklardan duyulacak bir ses tonuyla Ceren'e seslenmiştim. "Ceren, dikkat dağıt." Ceren ne demek istediğimi anlamış, bir kuğu gibi süzülerek Minik ve Osman'ın yanına gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASKE - Pistlerin Sahibi (TAMAMLANDI)
Adventure"On dakikaya oradayım." "Ben temiz demeden gelme. Kendini riske atma. Duydun mu beni? Lilya?" Cevap vermeden kulaklığıma basarak görüşmeyi sonlandırmıştım. Kanım kaynıyor, direksiyonu kavrayan avuçlarım kaşınıyordu. Ağzım kulaklarımda, keyfime ise d...