Kapımız çaldığında Ceren hemen hemen daha yeni uykuya dalmıştı, Sezi ise ağlamaktan yorulmuş bir saat kadar önce uyumuştu. Ben ise hala yatakta oturur pozisyonda gözlerimi ellerime dikmiş düşünüyordum.
Kapı aralandığında Minik'in gülümseyen yüzü bir anda beni görünce solmuştu. Tıkırtıya uyanan bir bana bir Ceren'e bakıyordu.
"Ne oldu? Kavga mı ettiniz?" Minik yine babacan modunu açmış görünüyordu. Sanki kızına ve yatıya kalan arkadaşlarına kızıyordu.
Sezi de gürültüye uyanmıştı. "Biriniz bir şey söylesenize? Ne bu Sezi'nin suratı şişmiş... Kavga mı ettiniz kızım bir şey söylesenize?" Minik telaşlı bir şekilde yanımıza gelip Sezi'nin yüzünü inceliyordu. Sezi'nin yüzü bariz bir şekilde şişmiş tek gözü hatta kapanma noktasına gelmişti.
"Ne var ya suratımda?" Sezi anlamsı gözlerle bize döndüğünde suratını görmemizle bize bir gülme tutmuştu. Sinirlerimiz o kadar bozuktu ki o an zaten biri hapşırsa ya ağlayacaktık ya gülecektik...
"Ya bir de daha gülüyorlar! Bu kız niye ağladı biriniz bir şey demeyecek mi?" Minik'in halini gördükçe bize daha da gülme gelmişti.
Bu gülmenin sonu genelde benim ağlamama bağlıyordu ama kapıdan Yekta'nın yüzünü görünce gülüşüm solmuştu.
"Birazdan Timuçin gelecek. Hadi." Yekta'ya merhametle bakıyordum. Malesef Ceren'in anlattıklarından sonra hem merhamet kapım hem de empati kapım sonuna kadar aralanmıştı.
Yekta yüzümde kocaman bir gülümsemeyle harmanlanmış şefkati görünce afallamıştı. "Ben... Ben aşağıya... Ben gideyim." Yekta ensesindeki saçları çekiştire çekiştire inmişti.
Toparlanıp aşağı inmemiz biraz sürmüştü. Küçük bir tuvalet vardı ve herkes sıra bekliyordu. Timuçin'in biraz geç kalması böylelikle işimize gelmişti.
Aşağı indiğimizde Minik'in çoktan kalkıp çayı demlediğini fark etmiştim. "Artık tıksırana kadar çay içeriz." Gururla önünde duran sanayi tipi çay makinesini göstermişti. Belli ki onu da uyku tutmamış gece boyunca onu tamir etmeye uğraşmıştı.
Timuçin gelene kadar bir şeyler atıştırmıştık. Çaylarımızı içerken Yekta'nın telefonu çalmıştı.
Yekta, Minik'e işaret etmiş ve kalkıp kepenkleri açmışlardı. İçerinin loş ışığından sonra hafiften ağarmaya başlayan gökyüzü gözlerimizi kamaştırmıştı.
Motorla içeri kadar giren adam kafasından kaskı çıkardığı anda hemen yanımda oturan Sezi boş bulunmuştu. "Oha!" Kurt kıskançlıkla Sezi'yi dürterken adamın yüzünü gördüğümde ben de aynı tepkiyi vermemek için kendimi zor tutmuştum.
(TİMUÇİN)
Karşımızda duran adam gerçekten karizmatik bir adamdı. Yekta ile samimi bir şekilde kucaklaşırken hepimiz sessizce adamı inceliyorduk. Yekta'nın hemen arkasındaki Ceren'e gözleri kaymış, bir süre tereddüt etmişse de Ceren'e de sarılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASKE - Pistlerin Sahibi (TAMAMLANDI)
Adventure"On dakikaya oradayım." "Ben temiz demeden gelme. Kendini riske atma. Duydun mu beni? Lilya?" Cevap vermeden kulaklığıma basarak görüşmeyi sonlandırmıştım. Kanım kaynıyor, direksiyonu kavrayan avuçlarım kaşınıyordu. Ağzım kulaklarımda, keyfime ise d...