PATRON

35 5 2
                                    

YEKTA'DAN

Yaptığım şeyin açıklaması yoktu. Hayır, vardı! Adı kıskançlıktı! Saçma bir oyundaki saçma bir ünlüyü kıskandığım için değildi elbette. Oyuna başlamadan hemen önce dünden Cengiz'le anlaştığımız üzere gelişmeleri almak için görüşmeye odama gitmiştim.

Ben telefonla konuşurken yürüyenlerdenim. Hani bir başlarsınız yürümeye de telefonu kapadığınızda bir bakmışsınız Fizan'dasınızdır ya! Hah, ben de o insanlardanım işte.

Cengiz, genel olan bitenin raporunu vermeye başlamıştı. Gün içinde her saniye rahatça beni arayamıyordu. Herhangi birinin Cengiz'in muhbir olduğunu öğrenmesi durumunda canından olurdu. Bu yüzden daha dünden saat kaçla kaç arasında araşacağımızı belirlemiştik.

Cengiz, genel kritiğini bitirmek üzereydi ki aşağı katın merdivenlerinin bitmine kadar konuşurken tırmanmış olduğumu fark etmiştim. Salondan gelen kahkahalar, konuşma sesleri holde yankılanırken telefondan da duyulmuştu.

"Oo, demek bakıyorum Maske seni arasına dahil etti ha?"

"Ne?"

"Seni de sınadılar mı?"

"Ne diyorsun Cengiz?"

"Lilya ile Maske'yi kurarken, ekibe dahil olacakları bireysel yarışlarda izlerdik. Ona göre değerlendirme yapardık. Ahh, ah ne güzel günlerdi!"

"Cengiz, hiç sohbet havamda değilim hadi..."

"Dur ya kapatma patron. Bak ya! Şimdi patron dedim aklıma geldi. Lilya'ya patron deriz biz. Duymuşsundur. Ama en çok benim ağzımdan duymayı severdi. Patronculuk, sahipçilik, uşakçılık, kölecilik... Bilirsin sen bu işleri kelepçeler falan..." Cengiz'in daha fazla konuşmasına müsaade etmeden kapamıştım suratına telefonu.

Hadsiz! Aşağılık! Kalkmış bir de bana cinsel fantezilerinden bahsediyordu! Ayak parmak uçlarımdan saç diplerime kadar kıskançlıkla karışık sinir dalgaları yayılıyordu.

Nasıl bir şeyin içine düşmüştüm ben? Midem bulanıyordu. Lilya'yı, o masum yüzünü Cengiz'in dedikleriyle birleştirdikçe midem bulanıyordu. İstemsiz bir şekilde öğürüyordum. Salondakilerin keyifli sohbeti kulaklarımı doldururken merdivene çökmüştüm.

Bir de birlikte yemek yapmıştık. Saçma bir iddiaya tutuşmuştuk. Ben ise sadece Lilya ile vakit geçirmeyi nasıl özlediğimi düşünerek geçirmiştim saniyelerimi. O hareket ettikçe ondan yayılan misk-i amberi içime çekmiştim. Heyecanla solumuştum her bir nefesimi. Yanımdan geçerken salınan saçlarını birkez daha gördüğüme şükrederek yapmıştım yemeğimi... Hele de burun buruna geldiğimiz an yok muydu? Bayılacakmışım gibi hissetmiştim. Önünde diz çöküp af dilememek için kendimi zor tutmuştum. Ama sonra...

Ellerimi kafamın arasına alıp sakinleşmek için derin derin soluyordum. İçimden yirmiye kadar sayarken nabzımın yavaşladığını, sinirimin giderek bedenimi terk ettiğini hissedebiliyordum. Beynimde sürekli aynı şeyler tekrar ediyordu.

Yekta kendine gel! Cengiz ve Lilya'nın aşk yaşadığı bilgisi senin için yeni değil. Kendine söz verdin. Lilya defterini tamamen kapadın sen. Artık sevmiyorsun. Sevemezsin. Gözlerinin içine baktı diye iki saniyeliğine aranızda bir çekim olduğunu sanman senin gerizekalılığın. Bunların hepsi bir oyundu... Seni hiç sevmedi. Oyundu... Oyundu...

Bir süre sonra sakinleşmiş bir şekilde salona geri dönmüştüm. Dönmüştüm dönmesine de içimdeki yangın bir türlü sönmemişti. Oyuna çoğunlukla odaklanamıyordum bile. Üç beş espiri yakalıyordu kulaklarım refleks olarak hafifçe dudaklarımın ucu kıvrılıyordu o kadar. Eğer oyunun devamında içimdeki yangını körükleyecek şeyler olmasaydı muhtemelen bunu da sineye çeker zorunlu ortaklığımız için sessiz kalırdım.

MASKE - Pistlerin Sahibi (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin