Damat'la barışmamızın ardından gece mekanının üstündeki vasat otelden sırt çantasını toplayıp garaja dönmüştük. Belli ki dostlarımın diğerlerini ikna edebileceğime olan inancı pek de sağlam değilmiş. Zira Damat'ı garajın kapısından girerken gördüklerinde önce şok geçirmiş, daha sonra koşarak sarılmış, sevinç gözyaşlarına boğulmuşlardı.
Akşam birer bira eşliğinde Damat'la dans maceramızdan bahsetmiş, keyifli bir sohbete dalmıştık.
Ertesi sabah uyandığımda hava neredeyse yeni aydınlanıyordu. Sezi'nin öğrendiği üzere Pençe tamamıyla yollardan uzak kalmış, bir markette çalışmaya başlamıştı. Bir şekilde para kazanması gerekiyordu. Fakat markette çalıştığını öğrendiğimde gerçekten üzülmüştüm. Araba kullanabilmek için her sabah hevesle uyanan, gece rüyasında bile yolları gören bir çocuğun arabalara küsmesini kabullenemezdim. Kurt ise yine Sezi'nin verdiği bilgilere göre eski bir arkadaşının evinde yataktan dahi çıkmıyormuş. Önce Kurt'u ikna etmeye karar verip vakit kaybetmeden yola çıkmıştım.
Sezi'nin verdiği adrese vardığımda, kırık dökük bir ev vardı karşımda. Evin kapısını çalmama gerek yoktu çünkü kapı namına bir şey de yoktu. Evin her bir odasında saçma sapan adamlar, saçma sapan kadınlar vardı. Kimi uyuşturucu kullanıyor, kimi silahını temizliyor, kimi kapı açıkmış, kapalıymış, biri bakıyormuş demeden aleni aleni sevişiyordu.
Odalara tek tek göz gezdirerek giderken koridorda bir adam belirmişti karşıma. En az Minik kadar heybetli bu adam şöyle bir beni baştan aşağı süzdükten sonra pis bir sırıtışla konuşmaya başlamıştı.
"Yolunu mu kaybettin güzelim?"
"Ben Hakan'ı arıyorum."
"Şu arabacı çocuk mu?"
"Arabacı?" Kurt'un bir sinirle kimliğini açık etmiş olmaması için dua ediyordum.
"Üç beş kuruş kazanmak için arabalarımızı tamir ediyor. Ne o, yoksa zengin mi sanmıştın?" Adamın dedikleriyle bir oh, çekmiştim.
"Nerede?"
"Demek araba seven türden kadınlardansın ha? Tamir ettiği arabalarla mı kandırdı seni? Sana şu arabacının veremeyeceği şeyler verebilirim." İki eliyle kasıklarını gösterip iğrenç bir kahkaha patlatmıştı. "Benim kamyonumda biraz turlamak ister misin? Seni zirvelere çıkarabilirim."
Cümlesini sonlandırdıktan sonra yanağıma dokunmuştu. Refleksle elini ittirdiğimde ciddileşmiş ve kolumdan sıkı sıkıya tutmuştu. "Öyle elini kolunu sallaya sallaya buraya gelip bir şeyler vermeden gidebileceğini mi sandın, ha?" Ben kolumu ellerinden kurtarmak için çırpınırken kocaman iğrenç adam da boynumdan öpmeye çalışıyor, tshirtümü çekiştiriyordu.
"Lilya?" Sesi duymamla beni tartaklayan adamın kafasında bir tahtanın kırıldığını görmem bir olmuştu.
"Hakan?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASKE - Pistlerin Sahibi (TAMAMLANDI)
Macera"On dakikaya oradayım." "Ben temiz demeden gelme. Kendini riske atma. Duydun mu beni? Lilya?" Cevap vermeden kulaklığıma basarak görüşmeyi sonlandırmıştım. Kanım kaynıyor, direksiyonu kavrayan avuçlarım kaşınıyordu. Ağzım kulaklarımda, keyfime ise d...