"Bugünkü gerçekleşecek olan yirmi beşinci geleneksel itibar yarışlarına hoşgeldiniz." Anonsu duymamızla birlikte diğer yarışçıları takip ederek bize ayrılmış olan platformda yerimizi almıştık. Seyirci tribününden daha alçak olan platform bir tık gözlerden uzak bir yerdeydi. Herkes birbirinden uzak oturuyordu.
Her ihtimale karşı Timuçin arabaların yanında kalmıştı. Biz ise platformdan çevreyi inceliyorduk.
"Bu gece özel bir gece sayın seyirciler. Bu gece yarışma tarihimizde bir ilk olarak şehirdışından kalabalık bir ekip de yarışacak." Anonsla birlikte seyircilerden Osman tezahüratları yükselmeye başlamıştı.
"Eveeet, küçük prensimiz Osman. Bu yarışmada favorinizin o olduğunu biliyorum ama diğer yarışmacıların da gönlü kırılmasın. Şimdi jüri için kura çekim vaktidir."
Sunucunun önündeki fanustan çektiği kağıtlarda yazan on kişinin ismini okumasını sessizce dinlemiştik. Hemen yanımda oturan Minik, endişeyle dizlerimi hareket ettirdiğimi fark edip ellerimi avcunun içine almıştı.
Tüm anonslar bittikten, birkaç hareketli müzik çaldıktan sonra adam yeniden mikrofonu eline almıştı. "İşte beklenen an. İlk yarışmacımız, eski toprak Bora!"
İlk yarışmacı çıktığında nefeslerimizi tutmuş neler yaptığını izlemeye başlamıştık. Seyirciler her güzel harekette alkışlıyor, ıslıklar, tezahüratlar havada uçuyordu. Jüri Timuçin'in anlattığı gibi hem yarış anında hataları affetmiyor anında eksi puanı yapıştırıyordu hem de yarış sonrasında hemen yarışçının aldığı puanı ekrana yansıtıyordu. İlk yarışçı 54 puan almıştı.
"Bu kadar güzel yarışan bile 54 puan aldı. İşimiz çok zor." Pençe'nin umutsuzluğa kapılan sesi kulaklıktan kulağıma dolmuştu.
İkinci yarışmacı anons edildiğinde onunda kendi ismini kullandığını fark etmiştik. Demek bu insanların kimliklerini gizleme dertleri yoktu. Özenmiştim. Hatta tası tarağı toplayıp bu şehre taşınma fikri de aklımdan geçmiyor değildi. En azından burada yarışmacılar insan yerine konuyordu.
On kişi kadar yarıştıktan sonra sıra on birinciye gelmişti. İlk kez on birinci kişinin rumuz kullandığını fark etmiştik. Yarışmacılar çıktıkça resmen bir festivale gelmiş gibi hissetmeye başlamıştık. O kadar güzel hareketler izliyorduk ki ister istemez anın büyüsüne kaptırmıştık kendimizi. Şu ana kadar kusursuz yarışanları görmüştük ama alınan en yüksek puan 68'di.
Sıra on ikinci yarışmacıya geldiğinde Minik'in sesini duymuştuk. "Pençe hazırlan bundan sonra sen varsın."
"Abi beni ilk mi yazdırdın? İnanmıyorum sana!"
"Oğlum hep biz mi önünü açacağız, biraz da sen aç."
"Hadi Pençe güveniyoruz sana!"
Pençe ayaklarını sürte sürte platformdan aşağı inmiş bir dakika içinde de pistin girişinde sıradaki yerini almıştı.
"Evet, sayın seyirciler şimdi sıradaki yarışmacı Maske ekibinden Pençe. Sanıyorum sizin şehrinizde isim kullanılmıyor ha? Misafirlerimize kocaman bir alkış alabilir miyiz?"
Seyirciler arasından alkışlayan kadar yuhalayan da vardı. Açılış olarak Pençe'nin çıkması iyi bir karardı. Bizim bulduğumuz random sürüş tehlikeli ama bir o kadar da izlemesi aşırı keyifli bir sürüş şekliydi. Dışarıdan arabayı sanki bir sarhoş kullanıyormuş gibi görünüyordu. Sanki dubaları kıl payı kurtarıyormuş gibi olsa da ciddi bir manevra kabiliyeti gerektiriyordu.
Biraz bile araba sürmeyi bilen biri Pençe'in ne kadar zor bir iş başardığını anlardı. Dubaları milimi milimine geçiyor direksiyonu bir oraya bir buraya çeviriyordu. Bu eğimli pistte bu kadar hızla yapılacak iş değildi gerçekten. Profesyonel olmayan biri çoktan daha ikinci manevrada arabaya takla attırmıştı bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASKE - Pistlerin Sahibi (TAMAMLANDI)
Adventure"On dakikaya oradayım." "Ben temiz demeden gelme. Kendini riske atma. Duydun mu beni? Lilya?" Cevap vermeden kulaklığıma basarak görüşmeyi sonlandırmıştım. Kanım kaynıyor, direksiyonu kavrayan avuçlarım kaşınıyordu. Ağzım kulaklarımda, keyfime ise d...