Upuzuuuun bir bölümle karşınızdayım. Lilya hala dostlarına kendini affettirmeyi başaramadı ve işler Yekta'yla daha da karmaşık bir hal alıyor.
Keyifli okumalar...
Sabah erken kalkmıştık. Üzerimdeki ölü toprağını atmamda Minik'in evimdeki varlığı fazlasıyla etkili olmuştu. Son zamanlarda ilk kez güne yüzümde bir tebessümle uyanmıştım.
Her sabah garajda gözlerimi açtığımda sızlanarak altı adama kahvaltı hazırladığım günler sanki bir asır önceydi. Radyomu açıp evimi güzel müziklerle doldurmuş, yeni ağaran günün ayazı penceremin perdelerini titretirken güzel bir kahvaltı sofrası hazırlamaya başlamıştım.
Her şeyi hazırlayıp çayları doldururken Minik de mutfağa gelmişti.
"Günaydın, güzelim." Eğilip kafamdan öpmüştü.
"Günaydın, koca adam."
"Ne kadar özlemişim, kahvaltılarını anlatamam." Masadan bir şeyler tırtıklamaya başlamıştı bile.
"Hadi otur, soğutmayalım her şey hazır zaten." Oturup kahvaltıya başladığımızda daha fazla dayanamamıştım.
"Şimdi nerede kalıyorsun Minik?"
"Orada burada." Omuz silkerek cevap vermişti. Minik belli ki konuşmak istemiyordu.
"Evim senin evindir biliyorsun değil mi? Ayrıca garaj bomboş neden orada kalmıyorsun?"
"Biliyorum. Teşekkür ederim. Ama benim için yeterince şey yaptın zaten Lilya. Altıncı seneye giriyoruz bak, altı sene yuva verdin bana. Şimdi garaj bomboşken... Bilmiyorum. Sana daha fazla yük olamam."
"Aaa! Minik ya o ne demek? Yük olmak ne demek? Siz de bana aile oldunuz. Yalnızlığımı dağıttınız, hayatımı yeşerttiniz. Orada burada kalıyorum, ne demek? Ya garaja gidiyorsun ya da bende kalıyorsun. İtiraz istemem!"
"Sende daha fazla kalırsam bu herif kıskançlığından çatlar. Yok anam, ben almayayım." Minik, Yekta'nın onu kıskanmasından hoşlanmıştı. Yeniden hatırlayınca kahkaha atmıştı.
"Ee, o zaman dosdoğru buradan çıkınca garaja gideceksin. Anlaştık mı?"
Minik bir süre düşündükten sonra tamam, anlamında kafasını sallamıştı. En azından dostlarımdan biri için endişelenmeyecektim.
"Lilya bana anlatmak istediğin bir şey var mı?" Minik de belli ki dünden beri kıvrandığı şeyi artık sormasının zamanının geldiğini anlamıştı.
"Ne gibi?"
"Sen öylesine bir anda Cengiz'e dikkat edin, diye mesaj atmazsın. Ne oldu? Anlatmak ister misin?"
Cengiz'in ismini duyunca tüm keyfim kaçmıştı. Minik'ten saklayamazdım tüm bu olanları. Aramızdaki en mantıklı düşünen, mantığıyla hareket eden ne de olsa oydu. Kurt gibi bir sinirle hareket edip Cengiz'in boynuna sarılacak değildi ya...
"Dediğim gibi ben o gün Cengiz'e haddini bildirmek için yarışa katıldım..." Cümlemi daha bitirmeden Minik söze atlamıştı.
"Biliyorum ben de oradaydım."
"Nasıl yani?" Şaşırmıştım.
"Sana bir şey olur, belki yardımıma ihtiyaç duyarsın, işte ne bileyim, son olanları biliyorsun Yekta'nın seni yakalamasına ramak kalmıştı. Erteketeye yatmış bekliyordum. Fakat bana ihtiyacın olmadı. Hatta mükemmel yarıştın." Karşımdaki adama bir kez daha minnet dolu gözlerle bakıyordum. Ne güzel kalpliydi benim dostum. Kalkıp Minik'in oturduğu yere gidip kocaman sarılmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASKE - Pistlerin Sahibi (TAMAMLANDI)
Macera"On dakikaya oradayım." "Ben temiz demeden gelme. Kendini riske atma. Duydun mu beni? Lilya?" Cevap vermeden kulaklığıma basarak görüşmeyi sonlandırmıştım. Kanım kaynıyor, direksiyonu kavrayan avuçlarım kaşınıyordu. Ağzım kulaklarımda, keyfime ise d...