Dağ evine girip üzerimi değiştirmiştim. Kış zamanı siyah kapüşonlularla gezmek zorlamıyordu ama şimdi havalar iyiden iyiye ısınmışken çiçekli elbiseleri, rengarenk tshirtleri özlemiştim. Oysa şimdi siyah taytımın üzerine geçirdiğim kapüşonlunun şapkasına kadar kapatmıştım.
Minik'le, Naimlerle görüşmek üzere dağ evinden ayrılmıştık. Yol boyunca hala Yekta'ya olan sinirim geçmemişti.
"Neyin var senin?" Minik, meraklı bakışlarla beni izliyordu.
"Ne olacak? Benim niye sinirlerim gerilir? Sanki hiç başımızda bela yokmuş gibi..."
"Yekta mı?"
Yoldan gözümü ayırmadan kafamı olumlu anlamda sallamıştım. "Gördün değil mi bugünkü halini? Bir problemi var ve söylemiyor..."
Minik'in kahkahasıyla sözlerim yarım kalmıştı. Sinirli gözlerle ona baktığımda açıklama yapmaya başlamıştı. "Ne yani bir problemi olduğu için mi kızıyorsun ona?"
"Tabii ki, hayır!" İnanamayan gözlerle Minik'e dönmüştüm. "Problemini benimle konuşmaktan kaçtığı için kızıyorum!"
Minik hala gülüyordu ve bu durum benim daha da sinirlenmeme sebep oluyordu. "Bunu sen mi söylüyorsun? Günlerce odalara kapanan, ağzını bıçak açmayan, ne derdi olduğunu asla bilmediğimiz sen..."
"Aynı şey mi?"
"Ne farkı var ki?"
Minik, doğrudan gözlerimin içine bakmaya çalışsa da gözlerimi yoldan ayırmıyor, bilerek göz temasından kaçınıyordum. Ne o cevap verecekti ne de ben daha fazla sorgulayacaktım.
Sessizce yol alıp Alaca Çay'a vardığımızda Naimlerin çoktan gelmiş olduğunu fark etmiştik. Bu sefer gövde gösterisi yapmadan yalnızca iki araba gelmişlerdi.
Arabalardan indiğimiz zaman Naimler de arabasından inmiş ve bize doğru ilerlemişti. Bu sefer Ahmet gelmemiş, yalnızca Naim, Şükrü ve Celil gelmişti. Hızlıca selamlaşma faslını geçtikten sonra çok oyalanmadan konuya girmiştim. "Umut Babayı çıkarmanın yolunu buldum. Fakat yardımınız olmazsa imkansız."
"Ne gibi?" Naim'in tek kaşı kalkmıştı.
"Belli ki sayınız bizim tahmin edemeyeceğimizden bile fazla. Oktay adında bir dostumuz var. Oktay Kademoğlu..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASKE - Pistlerin Sahibi (TAMAMLANDI)
Pertualangan"On dakikaya oradayım." "Ben temiz demeden gelme. Kendini riske atma. Duydun mu beni? Lilya?" Cevap vermeden kulaklığıma basarak görüşmeyi sonlandırmıştım. Kanım kaynıyor, direksiyonu kavrayan avuçlarım kaşınıyordu. Ağzım kulaklarımda, keyfime ise d...