Hastane 3 katlıydı. Zemin katta yemekhane, banyo gibi yerler. 2. katta doktor odaları, 3. katında hastalar için yatakhane vardı. Küçük bir semtte küçük bir hastaneydi.
O gün sıradan işlerimi yapıp evime döndüm. Yalnız yaşardım. 11 sene önce eşimi ve 2 kızı mı trafik kazasında kaybettim. Onları her gün özlüyordum.
Çevre halk beni severdi. Ne zaman görseler "Nasılsınız Doktor Bey?" deyip yanıma gelirlerdi. Halimi hatırımı, bir şeye ihtiyacım olup olmadığını sorarlardı. Oldukça iyi ve saygılıydılar.
Alarmdan yaklaşık 15 dakika önce uyanmıştım. Uykuya aşık biri değildim. Elimi yüzümü yıkayıp hazırlandıktan sonra yola koyuldum. Hastane ile ev arası yürüyerek 15 - 20 dakikaydı.
Yaşımda ilerlediği için daha da sağlıklı kalmak adına araba yerine yürüyerek gidip gelmeyi tercih ediyordum. Spor gibi geliyordu.
Hastaneye varmıştım. Seher Hanım'a selam verip odama geçtim, bir kaç saat sıradan hastalar ile uğraştıktan sonra, saat 1 sularında Seher'e, Kaan'ı çağırmasını söyledim.
Bir kaç dakika sonra Kaan geldi. "Uyuyabildin mi ?" dedim. "Biraz zorluk çeksem de güzeldi" dedi.
Aslına bakarsanız Kaan'ın *** hastanesinde yaşadıklarını oldukça merak ediyordum, fakat asıl işim tedavisinden önceki olaydı. Kaan'a dönerek "Neden *** hastanesine yatırdılar seni?" dedim.
Konuşmuyordu. Söyleyecek bir şeyleri vardı, fakat nereden başlayacağını bilmiyordu. "Peki o halde, çocukluğundan başla" dedim.
Kaan anlatmaya başladı;
Yedi yaşlarındaydım. Haziran ayıydı, okula bu dönem başlayacaktım. Aslında heyecanlıydım her çocuk gibi.
Normal bir çocukluk geçirdim fakat arkadaşım pek yoktu. Arkadaşımın olmama sebebi sanırım anne ve babamın ayrı olmasıydı.
Ailemin ayrı olması beni karamsar bir çocuk yapmıştı.
"Annen ile baban neden ayrıydı?" dedim.
"Bilmiyorum, anneme defalarca sordum ama söylemedi. Ama ben babamın annemi dövdüğünü düşünüyorum. Bir kaç defa teyzem ile konuşurlarken duymuştum." dedi.
"Ne kadar süre ayrı kaldılar?" diye sordum.
"Ben doğduğumdan beri. Ama boşanmadılar." dedi.
''Neden'' diye sordum.
"Bilmiyorum, sanırım annem korktuğu için" dedi Kaan.
"Annen neyden korktu? Babanın bir şey yapma ihtimalinden mi?" diye sordum.
Kaan çekinerek "Evet" dedi.
" Öyle birisi miydi baban ?" dedim.
"Hayır ama, bilmiyorum. Değişik biriydi, sağı solu belli olmazdı" dedi.
"Peki hiç konuşurlar mıydı?" diye sordum.
"Evet, aralarında hiç problem, kavga ettiklerini görmedim. Bir ayda bir çay bahçesinde annem, babam ve ben buluşurduk. Aralarında gülerek konuşurlardı. Onları öyle gördükçe sevinir, barışacaklar diye umutlanırdım." dedi.
"Hiç barışmadılar mı?" diye sordum.
"Babam sürekli ısrar ederdi barışmak ve eve getirmek için. Annem de istiyordu barışmayı ama..."
"Ama?" diye sordum.
" Annem birkaç defa gitmeyi kabul etti, hatta gittikte. Fakat babamın evine gittiğimiz de annem nefes alamıyorum, daralıyorum diyerek sürekli ağlardı. Günlerce ne bir yemek yer, ne bir kelime ederdi. Annem o evde duramadığını söylerdi" dedi Kaan.
"Peki senden sakladıklarını düşündüğün bir şey var mıydı?" diye sordum.
"Çay bahçesinde otururken babaannemin konusu açıldığında bana sürekli gidip parkta oynama mı söylerdi annem." dedi Kaan.
"Babaannen hakkında ne konuşurlardı?" dedim.
"Bilmiyorum." dedi.
" Babaannen nasıl biriydi? Annen ile arası nasıldı? " diye sordum.
"Babaannemi hiç görmedim. Ben doğduktan sonra vefat etmiş. Anneannem ve teyzemler sürekli babaannemin anneme kötü davrandığını, dövdüğünü, eziyet ettiğini söylerdi. " dedi Kaan.
"Babaannenin neden böyle yaptığını biliyor musun?" diye sordum.
"Hayır. Adı Gülsümdü, ne zaman konusu geçse, adı söylense anneannemler işkillenir, konuyu kapatırdı." dedi Kaan.
Birkaç saniye sessizlik oldu. Anlatırken korktuğu, çekindiği belliydi ama bunu dile getirmedim.
Çünkü bu onunla olan güvenimi bozabilirdi. 10 yaşındaki bir çocuğun böyle şeyleri bu kadar soğuk kanlı anlatması ona karşı olan ilgimi daha çok artırıyordu.
"Hiç barıştılar mı annen ve baban? " diye sordum.
Çekindi, cevap vermedi. Sanki kafasına silah dayayıp tehdit etmişcesine susuyordu.
"Bak Kaancım, sana sorduğum sorulara eksiksiz cevap vermen senin yararına. Ne kadar çok cevap alırsam buradan o kadar erken gidersin. Konuştuklarımızın hepsi aramızda, ben senin doktorunum. Tamam mı?" dedim.
"Serap abla da doktorumdu." dedi.
Birde o konu, daha çocukken yaşadıklarını anlamadan *** hastanesinde yaşadıkları vardı. Fakat akıllı ve zeki biriydi "Peki Ramazan abi anlatıyorum, umarım sende bana deli demezsin." dedi.