Falcı 3

1.5K 43 9
                                    

Duvardaki izleri nasıl fark etmemiş bunlar dedim içimden. Bildiğiniz duvarda kan izleri vardı. Azar azar serpiştirilmiş izlerdi bunlar. Kokusundan boya değil, kan olduğu belli oluyordu aslında.

Bende annemlere göstermek için bu izlere ellemedim. Çok merak ediyordum, bu izlerin nerden geldiğini.

Akşam oldu tekrar, hiç akşam olmasını istemiyordum. Ağlıyordum sessizce, ama gözümden yaş gelmiyordu. Aslında ağlıyor muydum, pekte emin değildim. İçimden ağlıyordum, yada öyle hissediyordum. Ağlayan ben miyim, değil miyim fark etmiyordum.

Akşam annemler geldiğinde duvarı gösterdim. Eve arkadaşımı alıp kavga ettiğimi sandılar. Çünkü çöpte kırılmış bir şişe, duvarda kanlar, vücudumda şişkinlik ve göbeğimde morluklar vardı.

Bu olayları babama anlattığımda, bizimle dalga geçme deyip, tokat atmıştı.

Yaramaz bir çocuk olduğumun meyvesiydi bunlar. Küçük iken çok yaramazlık edip, sağı solu kırarmışım, sonra yalan uydurup, ben yapmadım dermişim. Bundan dolayı babam inanmamıştı bana.

Ben de direk yengeme anlattım olanları. O da olabilir düşüncesiyle beni güçlü bir hocaya götüreceğini söyledi. Sonra birkaç gün geçince hafta sonu, onla bu hocanın yanına gittik.

Bildiğiniz gibi, sadece bir muska vermedi bana. Odanın belirli yerlerine çeşitli işaretler çizmemi istedi. Yuvarlak içinde çeşitli figürler ve okunmuş sirkeli su. Tabii ki muska da verdi.

Evin bazı görünmez yerlerine bu şekilleri çiz, yatağın odayı sirkeli su ile sil, bu muskayı da yanından ayırmayacaksın dedi. Tamam deyip yanından ayrıldık, para aldı mı bilmiyorum.

Evdekilere bundan bahsetme, hocanın dediklerini de kimseye çaktırmadan ve kimseye göstermeden yap dedi yengem. Çünkü ailem pek itibar etmezdi, hocaya hacıya.

Hocaya gittikten sonra, korkularım biraz olsun azalmıştı. Ufak tefek hadise hariç, rüyalar vs. olaylar görmüyordum.

Şekilleri; vitrin arkasına, gardırobun kenarına ve televizyon dolabının arkasına çizdim. Odamı güzelce sirkeli su ile sildim. Muskaya giydiğim elbiselerin iç kısımlarına çengelli iğne ile tutturuyordum.

Aradan 2-3 ay geçti. Gayet iyi gibiydim. Normal yaşantıma geri dönmüştüm.

Bu süre zarfında sevgilim dahi olmuştu. Onla çeşitli heyecanlar yaşadık, mezarlık kenarlarında seviştik öpüştük.

Bir gün yanlışlıkla, elbiselerimi değiştirirken, muskayı elbiseyle beraber kirli sepetine atmışım.

Annem kirlileri ayrıştırırken muskayı görmüş, içini açıp başıma gelen olayların ondan geldiğini, büyü filan olduğunu düşünüp yırtmış, komedinin içindeki vazonun içine koymuş.

O gün akşama kadar, muska üzerimde yok iken gezdim. Akşam olduğunda annem, elbisende muska vardı, onu yırtıp vazonun içine attım deyince anladım muskanın üstümde olmadığını.

Ne yaptın sen filan deyip, kadını azarladım. Vazoya koştum hemen, tekrar birleştirecektim bantla.

Vazoya baktığımda kağıt değil, bir tutam kül vardı.

Anne, sadece yırtmamış, birde yakmışsın bunları diyerek isyan ettim.

Yok oğlum, sadece bir kaç defa yırtıp vazonun içine koydum, asla yakmadım dedi.

O anda içime bir korkma hissi geldi. Psikolojikte olabilirdi, bilemiyordum. Ama muska olmadan, yaşadığım olayların tekrarlanacağını hissediyordum.

Annemin yırtmış olduğu muskanın küllerini bir kaba koydum ve ertesi gün hocanın yolunu tuttum.

Hocanın yanına gittiğimde ve olayı anlattığımda, oldukça şaşırmıştı. Böyle bir şey mümkün değil gibisinden bana baktı. Ama yaşananlar bunun mümkün olabileceğinin kanıtıydı.

Hoca olayı uzatmak istemiyordu, bunu anladım. Beni dışarı çıkarmaya çalışıyordu, hatta daha gelme, bunları kafandan uyduruyorsun, kendin yakıyorsun gibi cümlelerle olayı geçiştirdi.

Ben de olayın pek üzerinde durmadım. Büyütülecek bir şey yok dedim kendi kendime. Aradan 1 hafta geçti, bu bir haftada gayet normaldi.

Üç Gölge Köyü ve Daha Niceleri 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin