Eve vardığımda yengemler yere kilimleri atmış, tepsilerde hamur açıyorlardı. Hemen amcamın nerede olduğunu sordum.
Tarladadır akşama doğru gelir dedi yengem. Fakat benim o kadar vaktim yoktu, hemen Sedat'ı aramaya başladım, bir iki adam toplayıp evi basmalıyım diye düşündüm.
Ancak, ya olay karşılıksız çıkarsa? Yani içeride kimse yoksa ve her şey normal seyrinde devam ediyorsa? O zaman adım gerçekten deliye çıkmaz miydi? Evet Çıkardı.
Sedat'ı aramayı kestim ve daha iyi bir plan için kolları sıvadım. Anlaşılan oydu ki, bu kadının evine birileriyle beraber zorla giremeyecektim, o halde stratejimi değiştirip güzellikle girmeliydim. Böylece kimseyi evdeki işkencelere, zorbalıklara, nereden geldiği meçhul yalvarma seslerinin gerçekliğine ikna etmek zorunda kalmayacaktım.
Eğer, gerçekten ortada bir alıkoyma, bir zulüm varsa, bu işi birden fazla kişiyle halledebilecektim veya en kötü ihtimalle, birilerini inandırabilmiş olacaktım.
Hiçbir sorun yoksa da, kimseyi paniğe sevk etmemiş ve kendimi de rezil etmemiş olacaktım.
Derhal Sedat'ı aramak için, ara butonuna tekrar bastım. Evinde börek çörek ne varsa getirmesini söyledim. Bütün sorularını geçiştirdim.
Hemen ardından, dedemin kardeşinin torunu olan Mürsel'i aradım, aynı şekilde Elvin teyzenin çok rahatsız olduğunu ve ona yiyecek bir şeyler götürmemiz gerektiğini söyledim.
Ben de hemen evdeki gözlemelerden küçük bir tabak hazırlayıp yola çıkmak üzere bahçeye çıktım.
Yengemler hamur açmayı bitirmiş, hamuru kesmeye başlamışlardı.
Sizin su gözlemelerden bir iki tane verseniz de, Elvin teyzeye götürsem olmaz mı yenge dedim
Oğlum gözleme yok, başka bir şey götürüver dedi.
Ee dedim, sabahtan beri ne yapıyorsunuz?
Mantı açıyoruz evladım, istersen 1-2 saat bekle de mantı götürüver dedi.
1-2 Saat çok fazlaydı. Tamam boşver Yenge dedim.
Bu kadar bekleyecek vaktim yoktu, diğerlerinin getirdikleri yetiversin dedim. Asıl amacıma ulaşmak için, daha fazla bekleyemezdim.
Arkadaşlarla buluşacağımız yere gitmeden önce, mutfağa gittim ve devasa ekmek bıçağını yanıma aldım, ne olur ne olmaz dedim. Üzerime de en kalın montumu geçirdim, çünkü bıçağı tam olarak, kimseye belli etmeden saklamam gerekiyordu.
Evden hızlı adamlarla çıktım. Önce çeşmeyi, sonra camiyi arkamda bıraktım. Tam kahveye varacakken yolun karşısından gelen sedef beni gördü ve yanıma koşmaya başladı.
Köylü güzeli, ilk defa seni gördüğüme sevinemedim, şimdi sırası mi? Sedef, dedim içimden.
Ne haber Rıfat? Nasılsın bakalım, dedi, en cilveli edasını takınarak.
Sedefçiğim şu an önemli bir işim var dedim. Olsun deyip yanımda yürümeye devam etti.
Ne o? Haziran ayında mont mu giyivermişsin??
Eliyle kolumu kavrayıp iyice sıkarak, hasta mısın neyin var dedi.