-Alo 155 mi?
+Evet, buyurun.
-Ee.. Elinde bıçak olan noel baba kıyafetli biris...
+Alo, hanımefendi konumunuz nedir, neredesiniz? Alo..?
-...
Olaydan bir gün önce;
Soğuk bir güne, sıcak bir yatakta uyanmıştım. Su soğuk olduğundan yüzümü dâhi yıkamadan hemen dolaba yöneldim, fakat yiyecek hiçbir şey yoktu.
Vizelerden dolayı gidemediğim işimden de olmuştum.
Cebimde toplam 5 lira bile dahi yok. Neyse ki çok samimi olduğum eski komşumuz Ahmet abim vardı, o benim için sağda solda iş soruştururdu...
Cebimdeki üç lira ve iki dal sigaramla dışarı çıktım. Bir simit, bir de sigarayla unuttum tüm dertlerimi.
Simitten kalan parayı da küçük bir sokak çocuğuna verdim. Çocuğun o bakışları paha biçilemezdi, fakat ben iki kuruşluk para ile o bakışları gördüm.
İşe ve okula koşturan insanların gözlerinde ki nefret ve hırsta gözümden kaçmamıştı... Ve benim gözlerimdeki anlamsız bakışlar, hepsinden beterdi.
Amaçsızca dolaşırken telefon çaldı...
+Alo, Tuncay nasılsın kardeşim?
-İyiyim Ahmet abim seni sormalı.
+Ben de iyiyim, sağolasın. Ne diyecem, senin için bir iş buldum. Noel babalık yapar mısın?
-Nasıl, anlamadım abim..?
+Bildiğin noel baba işte... Bizim Nurten ablaların çocuğu yılbaşında doğdu ya. Hem yılbaşı, hem de doğum günü yapacaklarmış. iki tane noel baba mı ne lazımmış. Bir tane bulmuşlar da diğeri yokmuş, benim de aklıma sen geldin.
-Abi çok iyi ettin valla, işe de ihtiyacım vardı.
+Tamamdır. Öğlen kıyafetleri almaya gel, yeri falan öğren.
Bir solukta Ahmet abinin yanına gittim. Sıcak bir çay ikram etti, kıyafetleri verip işi anlattı.
Basit gibi görünse de, çocuk eğlendirmek zor bir şeydir. Çünkü onlar insanlığın en zeki evresindedir.
Birde misafirler için önceden hazırlanmış bir çuval hediye verdi. Hepsini eve kadar götürmek zor olsa da, hediye taşımak güzel bir şeydi.
Eve vardım. Kıyafetleri güzelce askıya astım ve hediyelere yumuldum. Paketleri açmadan, hepsi benimmişçesine aklımdan hayaller kurdum ve en güzel paketi kucağıma alarak güzel bir uykuya daldım...