Paronormal Oyun 7

1.7K 54 6
                                    

Eve varır varmaz yatağıma uzandım, üzerimde tarifsiz bir yorgunluk vardı. Bu olaylar yüzünden doğru dürüst uyuyamıyordum zaten.

Dışarıda yağmur yağıyordu, araba çalışma sesi geldi dışarıdan, babamla amcam bir yere gidiyordu herhalde.

Tam o sırada kapım tıklandı. Oğlum müsait misin dedi annem. Tabi Anne dedim.

Sonra içeri girdi. Kapıyı usulca örttükten ve yanıma oturduktan sonra, oğlum senin için endişeleniyoruz dedi.

Seni çok sıkıntılı görüyorum, eğer gerçekten burada mutlu değilsen İstanbul'a denebilirsin, sana bir bilet alırız, dedi.

Eğer bana bunu 1 gün önce teklif etmiş olsaydın cevabım evet olurdu dedim.

Eee ne değişti bir günde dedi.

Boş ver anne kalmam lazım dedim.

Gerçekten sinirlerim çok bozuktu. Öyle bir şey var ki, neye mal olursa olsun mutlaka bilmem gereken bir şeydi.

Buraya geldiğinden beri normal davranmadığının farkındasın değil mi? Oğlum dedi.

Cevap vermedim, gözlerim penceredeydi. İlk defa ışığın yanmasını istiyordum, ama dışarısı zifiri karanlıktı.

Neyse, hadi kirli çamaşırlarını ver de yıkasın yengenler. Üzerindeki kıyafetlere toprak bulaşmış dedi.

Tamam dedim, üzerimdeki hırkamı ve daha önceden pijama giymek için çıkardığım pantolonumu verdim.

Annem kapıyı tekrar usulca açtı, tam çıkarken seslendim. Orada yatan birileri var mı?

Evet, dedi. Deden ve Babaannen.

Onlardan bahsetmiyorum, yere bak, yerde yatanlara bak, battaniye var mı hiç?

Annem boş boş suratıma baktıktan sonra, hayal kırıklığı ile üzgünlük karışımı bir ifade takındı.

İyi geceler oğlum, yat hemen dedi.

Sorduğum sorular deli saçması mıydı yani? Bunu kabullenmek gerçekten zordu. İyi geceler diye fısıldadım kendi kendime ve yorgun bedenimi yumuşak yatağıma, yorgun ruhumu da renkli rüyalarıma bıraktım.

Rüyamda, iki genç kız ip atlıyorlardı. Birisi esmer, boylu poslu ve hoş bir kızdı, diğeri ise sarışın, âlimli sayılabilecek biriydi ve inanılmaz derecede sedefe benziyordu. Sedef gibi altın sarısı saçları vardı.

Kızlar oyunlarına eğlenerek devam ediyorlardı. Birden kerpiçten bozma evin penceresinden bir kadın seslendi: Kızlar! Haydi yemeğe!

Bu kadını ve kızları daha önce görmemiş olmama rağmen, bu ev bana bir yerlerden tanıdık geliyordu. Hatta bu pencere... O kadar tanıdık gelmişti ki, gidip içeri giresim gelmişti.

Geldik Ana geldik! İki kız birden içeri girdi.

Olayı daha yakından seyretmek istiyordum. O tanıdık pencereden içeri süzüldüm ve kızların yemeye başladığı böreklere dikkat kesildim.

Bir dakika! Dedim kendi kendime. Bu börekler, bu kap... Bunları ben fırlatmıştım buraya... Burası...

Derken içeriden (mutfaktan) tanımadığım kadının sesi yeniden duyuldu: Kızım söyle Serfine akşam yemeğe de kalsın.

Serfin kim lan dedim birden? Esmer olan mı, yoksa diğerimi?

Kızım! Kime diyorum? Elvinnn!

Üç Gölge Köyü ve Daha Niceleri 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin