Hoca, kuran-ı kerimi açıp, Cin suresini okumaya başladı. Bu surenin cin suresi olduğunu ve kâfir cinleri rahatsız ettiğini o an anlamıştım.
Hoca sureyi okuyordu, ama sesi gittikçe kısılmaya, hatta duyulmayacak derecede azalmaya başladı.
Sonra camın önünde siyah siyah kediler belirdi. Değişik sesler çıkartıyordu. Sanki hocanın kuran okumasına mani olmak istiyor gibilerdi..
Hoca; harami cin kabilesi ile iletişime geçmenin, diğer cin kabilelerinden farklı olduğunu söylüyordu. Onları kedi, karga gibi görürsün, ama kendi halleriyle iletişime geçmemiz lazım dedi.
Sonra ritüele başladık.
Ritüel için, İnsan kanının yanında hayvan kanının da olması gerektiğini, birkaç çeşitli ot, değişik semboller ve nazar boncuğu kullanacağımızı söylüyordu.
Çok parlak, ama kıpkırmızı bakır tarzı bir leğenin içine, hayvan kanından koydu (bu kan hangi hayvanın kanıdır bilmiyorum).
Elini içine sok dedi. İğrençti, mecburen soktum.
Hocada eline bir çizik atıp kanını leğenin içine damlattı. Sonra oda elini kana soktu, diğer eliyle birtakım otları, nazar boncuğu kırıklarını koydu leğenin içine. Bir yandan da içinden dualar okuyordu.
Camdan gözüken kediler, değişik bir şekilde, çığlık atar gibi bağırıyor; gökten kargalar yağarcasına bahçeye konuyor ve cama vurup kendilerini öldürüyorlardı. Cam, resmen kandan görünmez olmuştu.
Hava kasvetliydi, sanki kıyamet kopmak üzereydi.
Evdeki Kâbe resmi ve Besmele yazan tablo birden yere düştü, kalbim o an yerinden çıkacak gibiydi...
Hocanın dualar okudukça sesi garipleşiyordu, sanki biri boğazını sıkıyordu.
Hocanın acı çektiği belliydi. Ritüele başlamadan bitirmek zorunda kaldı. Halsiz düşmüştü, bir kenara çekilip oturmaya başladı.
Belli bir süre geçtikten sonra hoca yanıma geldi, bana bakarak; Baban, dedi.
Babanla alakalı bir durum var, ama dillerinden anlayamıyorum, bu kabile senden ve ailenden nefret ediyor dedi.
Hemen telefonu elime aldım ve babamı aradım, çok iyi konuşuyordu, bir saat önce bana küfürler eden adamdan eser yoktu.
Bende keyfini bozmayım diye bir şey demedim. Tamam baba öylesine aramıştım deyip, telefonu kapattım.
Yaşadıklarıma anlam veremiyordum. Gidip odanın bir köşesine oturup düşünmeye başladım.
Düşüncemde, değişik bir şekilde, hayaller görmeye başladım. Uyumadım eminim, ama uykuda gibi rüyalar görüyordum.
Ama uyumuşum.
***
Boş bir evin bahçesinde bir mezar vardı, mezar taşında ismim yazıyordu. Mezarın içinden çığlık sesleri geliyordu. ''Kurtarın'' diye bağırıyordu birisi.
Mezarın üzerinde yaklaşık yüz yılan vardı, düğüm olmuş duruyorlardı. Her yerden çığlık sesleri geliyordu.
Hocanın tokatlarıyla uyandım. Meğer hayal değil rüya görmüşüm. Nasıl olduysa o köşede, oturur vaziyette uykuya dalmışım.
Hoca, Farsça bir şeyler söyleyip küfürler ettiğimi söyledi. Psikolojim iyice bozulmuş, bir günde hayatım mahvolmuştu.
Hocanın bende kal oğlum gitme bir yere, ısrarlarına rağmen hızla evden çıktım.
Sokaklar çok ıssızdı. Sokağın sonunda çok büyük bir kalabalık görüyordum. Polis arabası vardı, ışığı gözlerimi alıyordu.
Umursamadan geçecektim, ama tanıdık bir ses vardı, biri çok fena bağırarak ağlıyordu.
Yaklaştım, o korkunç manzarayı asla unutamayacağım sanırım. Üstü gazete kâğıtlarıyla kapalı biri yerde yatıyordu, ayakkabılarından tanıdım bu teyzemdi.
Eniştem ağıtlar yakıyordu. Kuzenlerim köşede öylece bana bakıp sinsi sinsi gülümsüyorlardı. Onların kuzenlerim olmadığını biliyordum.
Harami cin kabilesi benden teyzemi almıştı ve yeğenlerimin kılığına girip benimle dalga geçiyorlardı.