Kaan Bahadır 21

2K 57 12
                                    

Evden çıkmış, tüm gücümle koşuyordum. Cisim hala bende mı diye çantamı kontrol ettim. Evet Duruyordu.

Alt geçit merdivenlerini zıplayarak indim. Arabaya koştum, arabanın üstünde "Rabbin benim çamur, benden kaçamazsın, ben her yerdeyim" yazıyordu.

Kırmızı bir şey ile yazılmıştı, kandı bu. Anahtarları çıkartıp açmaya çalıştım. Sürekli etrafıma bakıyordum. Arabaya bindim, kontağı çeviriyorum, ama çalışmıyordu. Tekrar çevirdim, yine çalışmadı. Bir yandan etrafıma bakıyordum.

Arkamı döndüğümde Kenan alt geçitten geçip eve doğru gidiyordu. Araba çalışmıştı, tüm gücümle gaza bastım.

Atlatamamıştım hala, yarım saat geçmesine rağmen hala etrafıma bakıyordum. Hatta arabanın içini kontrol ediyordum, iyice paranoyak olmuştum.

Yol kenarına çektim arabayı, arabadan çıkıp çalılıklara doğru gidip kustum. Daha fazla tutamamıştım. Soğukkanlı olmaya çalışıyordum. Sürekli kendime sakin ol diyordum.

Bir dal sigara yaktım. Çantamdan telefon rehberini çıkardım. S. harfine geldim ve Prof. Dr. Sadık Çelik hocamın numarasını tuşladım.

"Merhaba hocam günaydın" dedim.

"Merhaba, kimsiniz numaranızı tanıyamadım?" dedi.

"Benim hocam Ramazan Serhatlı, 1992 yılında *** üniversitesinde ki öğrenciniz" dedim.

"Ramazan sen misin. Nasılsın, ne yapıyorsun?" dedi gülerek.

"Bir konu hakkında sizden yardım almam gerekiyor hocam, acaba bugün müsaitseniz görüşebilir miyiz?" diye sordum.

"Tabi üniversiteye geçiyorum şuan, 1 den sonra müsaitim" dedi.

"Tamam hocam geliyorum" dedim.

"*** üniversitesinin az ilerisinde bir çay bahçesi vardı hatırladın mı?" dedi.

"Evet hocam hatırladım" dedim.

"Orada buluşalım" dedi.

"Tamam hocam görüşürüz" dedim ve sigaramı atarak arabaya binip yola koyuldum.

Birkaç saatlik yolum vardı, bir benzinliğe geçerek benzin ve atıştırmalık bir şeyler aldım. Tansiyonum düşmüştü iyice, bir şeyler yemek iyi gelebilirdi diye düşündüm. Ödemeyi yapıp arabama binerek devam ettim yola. Saat sabah 10 sularıydı.

Şehre giriş yapmıştım, aradan uzun süre geçmişti, çevredekilere sorarak bulmuştum hocanın bahsettiği çay bahçesini.

Bir masaya oturarak çay istedim. Çayımı içerken olanları düşünmeye başladım. Serap'ın onlardan olma ihtimali hiç aklimin ucundan geçmedi. Ama madem onlardandı neden oda bu kabusları görmeye başlamıştı.

Bunun tek açıklaması olabilirdi. Serap önce Kaan'ın içindeki her neyse onunla anlaşma yaptı isteyerek veya istemeyerek, bunu asla bilemezdim. Daha sonra ise pişman olup onlardan ayrılmayı düşündü.

Fahriyenin "Hain!" diye haykırışı bunu kanıtlıyordu.

Sonra ise kabusları başladı. Tabi bunlar sadece bir teoriydi. Gerçekliğini asla öğrenemeyecektim.

Üç Gölge Köyü ve Daha Niceleri 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin