Yaklaşık yirmi dakika yol aldıktan sonra, krokide işaretli olan yere vardığımıza kanaat getirmiştik.
Halil jipten inip sağa sola bakınmaya başladı. Krokiye göre hemen karşımızda üç yolun birleştiği bir nokta, karşıdaki iki yolun ortasında bir ceviz ağacı, ağacın altında da kocaman bir dibek taşı olmalıydı.
Üç yol vardı, tıpkı başladığımız yerdeki gibi ama ağaç ve taş göremiyorduk.
Birden arkamızdan bir sesin yaklaştığını fark ettik. Homurdana homurdana bir şey yaklaşıyordu.
Geldiğimiz yol istikametine doğru baktığımızda, yirmi dakika önce ayrıldığımız asfalt yolu ve geçen bir yataklı Ford kamyonu gördük. Bereket adam bizi görmemişti. İkimiz de şok olmuş vaziyette birbirimize bakıp donakaldık.
Halil, yolu şaşırdık herhalde dedi. İkimiz de bunu sıradan bir olay olarak değerlendirip tekrar yola çıktık.
Vallahi de billahi de tekrar krokiyi adım adım takip ettik, tamı tamına yirmi dakika sonra yine aynı yere çıkmıştık.
Ben yinemi yolu şaşırdık deyince; Halil, Akif'i arayalım dedi. Cep telefonuna sarıldı ama telefonlar da çekmiyordu. Yüzde birlik kapsama alanı dışındaki bölgede olduğumuzu farz ettik.
En iyisi Akif'i beklemekti. Beş dakika ya bekledik ya beklemedik asfalt yoldan bize doğru bir çift lamba dönmüştü. Yaklaşan traktörün üstünde nihayet Akif'i seçince rahatlar gibi olduk.
Akif "kusura bakmayın biraz geciktim atlayın hadi." dedi. Halil "Benim jiple gidelim burada bırakamayız dikkat çeker sen nasıl olsa buralısın traktörü koyuver şuracığa." deyince Akif ikna oldu ve tekrar jipe bindik.
Akif traktörden inerken soldaki alet kutusunu karıştırıp beline bir şey sokmuştu. Muhtemelen tabanca diye düşünüp iyice tedirgin oldum.
Yanımızda yolu bilen birinin verdiği rehavetle muhabbet ede ede ilerlemeye başladık.
Gömünün burada olduğunu dedesinden duymuş. Taşla örülü bahçe içinde bir evlek yere makine tutacakmışız, varsa ne ala yoksa açık hava...
Az önce geçtiğimiz yolları üçüncü kez geçtik, tekrar aynı yola gelmiştik, karşıda yine aynı üç yol vardı.
Ben bu defa iyiden iyiye korkmuştum. Halil'e dön gidelim dön, boş ver bırak derken Akif "Arkadaş sakin ol krokide çizdiğim yer şu sağdaki yolun sonunda" diyerek eliyle yolu işaret etmişti ki, birden arabanın farları yandı. İkimiz de Halil'e bakınca Halil ben yakmadım babında omuzlarını çekip farları söndürdü.
Sağdaki yola yöneldik yola girecekken araba birden istop ediverdi. Halil hay aksi diyerek tekrar çalıştırmayı denediyse de araba çalışmıyordu.
Akif arabayı bırakalım şurası zaten diyerek arabadan indi. Biz de indik. Halil bagajdan sırt çantasını ve makineyi aldı, kafa lambalarımızı da takıp Akif'in peşine düştük.
Yaklaşık on dakika yürüdükten sonra yolun sağında kalan tepe gibi bir yere tırmandık, tepenin ortasında muhkem bir çukur yer vardı.
Akif, burası işte, bakın taşlara bahçe gibi, dedemin tarif ettiği yer de tam şu incir ağacının kıble tarafı dedi.
n