Hastanede 1 saat, 1 gün gibi geliyordu bana.
Annemi şimdilik başımdan savmıştım, müsait bir zaman bir şeyler uyduracaktım artık. Çünkü yaşadıklarım, kelimelere dökülecek kadar basit değildi.
Kum torbalarını kasık bölgemden aldılar.
(Anjiyo, Kalp damarı tıkalı olan insanlara yapılır. Kasık bölgesinden geçen atar damardan girilip, kalpteki tıkalı damar açılır. İşlem bitince, kasıt bölgesine 5-6 kiloluk kum torbaları konulur, kanama dursun diye.)
Kalpte tıkalı olan damar açılmıştı, fakat hala ritim bozukluğu vardı kalbimde. O yüzden yoğun bakımda müşahede altında tutuluyordum.
Yaşam destek ünitesi takılıydı, tüm vücudum kablolar içindeydi. Kum torbaları alınınca rahatlamıştım biraz, ailem dinleme salonunda, bende tek başıma yoğum bakımdaydım.
Gözlerimi kapattım, üzerimde aşırı derecede yorgunluk vardı. Daha fazla dayanamayıp uyumaya başladım.
***
Birden gözlerimi açtım sonra, aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Kapı arkasından bir ses sürekli, buraya gel diye fısıldıyordu sanki. Kapı kapalıydı, ama ses net geliyordu içeri.
Vücudum ve bileklerimdeki kabloları bir çırpıda söküp kalktım yerimden. Kapının kolunu tutum çevirmek istedim, fakat bir türlü kapının kolunu tutamıyordum, sürekli elin boşa çıkıyordu.
Sonra elimin, kapıdan geçtiğini gördüm. Bir hayal gibiydim, bir ruhtum sanki.
Arkamı döndüm; arkamda, benim yattığım yatakta biri vardı. Bu birisi, evet bendim.
Tüm kablolar vücudumda, ölmüş gibi yatıyordum. Yoksa ölmüşte, ruhum bedenden mi ayrılmıştı.
DIT DIT DIT diye öten makine artık, DIIIIIIIIIIT diye kesintisiz ötüyordu başımda.
Tekrar aynı ses duyuldu, buraya gel...
Hiç zorlanmadan ve bir şey hissetmeden çıktım dışarı. Kapı, duvar dinlemeden geçiyordum rahatça.
Koridorda kimse yoktu, fakat yalnız olmadığımın farkındaydım. Bazen siyah bir duman etrafımda dolanıyor, sonra anlık kayboluyordu.
Kimsin sen, niye çağırdın beni diye bağırdım. Sonra yine, daha yüksek bir sesle bağırdım bu şekilde.
Bir hemşire ve bir doktor hızla geçtiler yanımdan, beni görmediler bile. Direk benim yattığım oraya girip, kapıyı kapattılar. Sonra 2 doktor daha geldi koşar vaziyette. Telaşlı oldukları hallerinden belliydi.
Gel dedi bir ses. Konuşma, takip et sesimi.
Kimsin sen, beni nereye götürüyorsun. Bana ne yapacaksın dedim.
Burada olmamalıydın diye bağırdı yüksek bir sesle, kulağımın sağır edercesine.
Sesiyle beraber, hafiften siyah dumanla oluşan siluetide oluşmaya başladı.
Ne istiyorsun benden dedim.
Sadece sana yardım ediyorum, beni takip et dedi.
Ona tabii olarak, hastane içinde ilerlemeye başladık. Gerçek anlamda ölmekten korkuyordum. Belki öldüm ve karşımıza gelen sorucu meleklerden biriydi bu.