1-2 saat boyunca yürüdüm, yol biraz uzun gibiydi. Terlesem, nefes nefese kalsam ve buraya çöküp kalkamasam da, kararlıydım; devam edecek, bir yerleşim yeri bulacaktım.
Az daha yürükten sonra, ufak bir köye geldim. Camisiyle ve evleriyle tam bir köydü. Çeşmeden su dolduran ablalar, evin bir köşesini tamir eden abiler vardı.
Beni ilk ablanın biri gördü, fakat suyunu doldurup hemen uzaklaştı çeşmenin yanından. Açıkçası o tiple ben de kendimi görsem yüzüme dahi bakmazdım, kaçar giderdim. Yani bitik bir haldeydim.
Çeşmenin yanına varıp, terleyen yüzümü güzelce yıkayıp, biraz dinlenmeye kadar verdim.
Köyden bir yaşlı amca geldi yanıma ve selam verdi. Halini hatırımı ve neren gelip, nereye gittiğimi sordu.
Amcaya anlayacağı dilden; işte kafamı dinlemeye, temiz hava almaya geldim gibi cümleler kurdum.
Pek inandırıcı olmamıştı aslında.
İyi bakalım, aç mısın, uzaktan gelmişsin bir şeyler ikram edeyim, diyecekten evine davet etti.
Hazırladığı çorbadan içtik. Benden bir şey dememi, daha mantıklı bahane bulmanı bekliyor gibiydi.
Amca dedim. Şu köyü, dağların arkasındaki köyü bildin mi?
Evet biliyorum evladım diye cevapladı. Ne işin var orayla?
Amca ben orada kalıyordum. Köy halkı bana yardım etti, beni iyi ağırladılar filan dedim.
Bu sözlerimi duyan amca gözlerini hayretle açmış beni izliyordu.
Evladım, benimle dalgamı geçiyorsun dedi, birazda sinirlenerek. Orası en az 30-35 yıldır kullanılmıyor, hatta o köyün orada olduğunu bile, yeni neslin çoğu bilmez.
Şaşırmıştım, yanlış köyümü tarif ettim diye düşündüm. Tekrarladım, evet orası diyordu.
Neden, niye kullanılmıyor diye sordum şaşkınlıkla. Amca susmuştu ve konuşmaya niyeti yok gibiydi.
Ee dedim, yalvarır bir şekilde. Amca anlatsana gözünü seveyim.
Oğlum boşver, iyiye alamet değil orası. Evin ve kalacak yerin yoksa burada kal, ama oraya gitme dedi.
O köyde yaşadığım tüm olayları anlattım yaşlı amcaya, hayretler içinde beni dinliyordu.
Anlattıklarımı nefes bile almadan dinlemişti.
Anlatmazsan gitmek zorundayım amca dedim ve ayağa kaldım.
Gel oğlum şuraya otur, anlatayım sana bildiklerimi dedi.
Yaşlı amca; Orası 30 sene yakındır kullanılmıyor. Çünkü orada üç harflilerin varlığından söz edilir. Onlara ait olduğu bilinir ve kimse köyün sınırına bile yaklaşmaz.
Nasıl olmuşsa, köyde bir hane hariç herkes cinlere tapar olmuş. Cinler bunlara ne vaat etmişse hepsinin aklını çelmiş ve Müslüman köyü kafir hale getirmişler.
Bir baba ve oğlu bunlara uymamış ve Müslümanlıktan vazgeçmemiş. Sonra bu köylüler babanın oğlunu öldürmüşler, babaya da baskılar yapmışlar. Baba jandarmaya başvurmuş, fakat bunu kanıtlayamamış.
Köylülerin yaptığını biliyormuş, ama kanıt olmadığı için kanıtlayamamış bir türlü dedi.
Sonra biraz durduktan sonra devam etti yaşlı amca.
E sonra ne olmuş amca dedim.
Babası çaresiz yardım dilenmiş sağdan soldan, en sonunda genç bir hoca yardım edeceğini söylemiş ve köye gelmiş. Sonrasında ne olmuş bilmiyorum evladım.
Ama çocuğun babası köyden İstanbul'a taşınmış ve köyde nasıl olduysa yangın çıkmış ve köyün çoğu yanmış dedi.
Yangın deyince şaşırmış ve birazda sinirlenmiştim. Aslında kızacak bir şey yoktu, ama sinirime hakim olamıyordum.
Ne yanması amca, sadece kaldığım evin bir kısmı yanmışta, sönmüş gibiydi. Tahtadan evler yanıyor da, nasıl hala ayakta dedim.
Açma onların konusunu evladım. Benim bildiğim bu kadar. O köy tekin değil, sakın gitme oraya, diyerek ısrar etti..
Ben orada kalıyordum, insanlar bana yardım etti. Başıma bir hal geldi, hatta jandarmalar bile geldi dayı... Benle dalga geçme!
Artık sinirleniyordum, kendime hakim olamıyordum. İyi insana dahi sert davranıyordum.
Bildiğim sadece bunlar evladım dedi.
Bana burada jandarmanın olduğu bir yer söyle dayı, gidip soruşturacağım dedim.
Peki, merkezde var. Gün içinde bir minibüs kalkar, saat 15 civarı, merkeze gider. Merkeze git aklındakilerini sor soruştur. Ama kimseye uyma, sonra doğru yanıma gel. Sana birazda para vereyim dedi.
İyi dayı dedim çıktım evden. Bir kaç köy ahalisini gördüm, ama kimsenin gözüne bakmadım.
Saat 14.50 gibiydi, köy minibüsü de kalkmak üzereydi. İçeriye bindiğimde bir kaç yaşlı köy kadını ve bir kaç daha amca minibüsteydim.
Merkeze diyerek yola koyuldum.
Merkeze vardığımda insanların tuhaf bakışlarına da maruz kalıyordum. Beni bir yabancı gibi gördükleri belliydi. Üstüm başım dağınık ve kir içindeydi.
Bir kaç kişiye jandarmanın nerede olduğunu, nasıl ulaşabileceğimi sordum. Merkezin biraz çıkışında kalıyordu, ama oraya varabilirdim.
İlk başta böyle bir şey aklımda yoktu, ama boş duran bir bisiklet gördüm, ona atladığım gibi jandarma karakoluna doğru yol aldım.
Hırsızlık bile yapmıştım.
![](https://img.wattpad.com/cover/110206373-288-k428676.jpg)