Kaan Bahadır 10

2K 61 0
                                    

Odama geri döndüm, kapıyı kilitledim, pencereyi açarak sigara yaktım. Kaan'ın, daha doğrusu Kaan'ın içindeki her neyse onun söylediği cümleleri düşünüyordum.

Kabus gördüğümdeki ormanda bana seslenen ile aynı sesti. O an bunu fark ettim.

Kadın sesiydi, ama inanın bir fil kadar kalın ve güçlüydü sesi.

Her harfi bastırarak söylüyordu, her kelimesinde kalbim yerinden çıkacakmışçasına korkmuştum, yalnız da değildi.

Yüzlerce nefes hissettim burnumun dibinde. En başından beri orada mıydılar? Yoksa Kaan en başından beri Kaan değil miydi?

Delirmek üzereydim. Yıllardır iyileştirmeye çalıştığım hastalardan bir farkım yoktu.

Korku insana her şeyi yaptırıyordu.

Gözüm monitördeki yansımama ilişti. Gülüyordum. Kendime gülüyordum, fakat ben gülmüyordum.

Gözlerimi ovaladım, gözlerim çıkacakmışçasına bastırıyordum.

Ağlamaya başlamıştım, çatlamış masamın üstüne gözyaşlarım akmaya başladı. Ben bir psikologdum, bilimsel yollar ile çözerdim sorunlarımı, fakat buna hiçbir bilimsel çözüm bulamıyordum.

Bilimselliği geçtim, buna mantık bile yürütemiyordum.

Bilgisayarımın monitörünü açtım, mailime girdim. Kaan'ın tarafıma getirilmesi için Doktor Serap Hanımdan gelen mail duruyordu.

"Acaba?" dedim kendi kendime. Mesaj atmak istedim, bir kaç saniye düşündükten sonra;

"Merhaba Serap Hanım, Ben *** Hastanesinden Psikolog Ramazan Serhatlı. Bir kaç gün önce sizin tarafınızdan gönderilen Kaan Bahadır adlı hasta hakkında konuşmak istiyordum. Müsait misiniz?" yazdım ve gönderdim.

Cevap gelmedi. Soru işareti bırakarak gönderdim. Bir kaç dakika daha bekledim. Hala bir cevap yoktu.

İnternet'ten bulunduğu hastanenin numarasını aldım. O esnada Seher odaya girdi, ama bağırarak odadan çıkmasını söyledim.

Telefonumu masadan alarak numarayı çevirdim. Bir kaç dakika sonra bir bayan açtı telefonu ve " Buyurun, *** Hastanesi ? " dedi.

" Merhaba, ben *** Hastanesinden Psikolog Ramazan Serhatlı. Serap Hanım ile görüşmem gerekli. Bağlama ihtimaliniz var mı?" dedim.

"Tabi, bekleme de kalın lütfen" dedi.

Bir kaç saniye sonra bağlamıştı ve telefonun diğer ucundan "Merhaba, ben Psikolog Serap Bahçıvan, nasıl yardımcı olabilirim?" dedi.

"Merhaba Serap Hanım, ben Ramazan Serhatlı, Kaan hakkında konuş- " cümlemi tamamlayamadan telefonu kapatmıştı.

Tekrar aradım, sonra tekrar, defalarca aradım, bağlamasını söyledim fakat Serap Hanımın meşgul olduğunu, şuan da kimse ile konuşamayacağını söyledi.

Telefonu masanın üstüne koydum, sinir ve korku ile ağlamaya başladım.

İkinci kata çıktım ve Başhekim Kevser Hanımın yanına gittim. Bir kaç günlük işimin olduğunu, izin almam gerektiğini söyledim.

Aramız iyiydi, samimiydik. Sağ olsun kırmadı beni.

Odama dönerek klavyeyi önüme çektim ve internete *** hastanesi tuşladım. Küçük bir kağıt parçası alarak hastanenin adresini yazdım.

Atkımı ve şapkamı taktım, paltomu ve eldivenlerimi giyerek kağıdı cüzdanımın arasına koydum.

Çantamı ve telefonumu aldıktan sonra bilgisayarı kapatarak çıktım.

Kapıyı kilitledim, Seher oradaydı. Korku dolu gözlerle bana bakıyordu, yanına doğru yaklaştım kendini geri çekiyordu. Deliymişim gibi davranıyordu.

Korkarak ve çekinerek "Kaan nasıl?" dedim.

"Uyuyor" dedi kekeleyerek ve "Gidiyor musunuz?" dedi.

"Evet, bir kaç gün yokum" dedim ve yanına yaklaştım. Kulağına eğildim "Seher, Kaan'dan bir an bile gözünü ayırma. Sakın boş bırakma, yanına kimsenin girmesine izin verme ve asla dışarı çıkarmak onu, eğer seni çağırırsa, sakın gitme" dedim ve hastaneden çıktım.   

Eve uğradım, kavanozun altından birazcık para alarak cüzdanıma koydum. Üst katta ki ev sahibi Ferhan Bey'in yanına çıktım ve kapıyı çaldım.

Kapıyı 9 yaşındaki oğlu açtı ve beni görünce " Baba, Ramazan Abi geldi" diye bağırdı.

Ferhan abi geldi kapıya ve " Oo, Doktor Bey, nasılsınız?" dedi.

"İyiyim Ferhan Abi, sen nasılsın?" dedim.

"Nasıl olacak oğlum uğraşıyoruz işte" dedi ve "Hayrola bir yere mi gidiyorsun?" dedi.

Çenemi kaşıyarak "Bende onun hakkında konuşacaktım. Bir kaç günlüğüne şehir dışına gitmem gerekiyor. Senden de bir ricam olacaktı" dedim.

"Ne demek oğlum söyle ne yapabilirim?" dedi.

"Senin arabayı bir kaç günlüğüne almamın imkanı var mı?" dedim.

"Dediği lafa bak hele ya, tabi oğlum dur getireyim arabanın anahtarını" dedi.

Bir kaç dakika sonra geldi. Anahtarı ve ruhsatı uzatarak "Buyur oğlum" dedi.

"Çok sağolasın Ferhan Abi" dedim.

"Ne demek oğlum hayrola nereye böyle, yardım edebileceğimiz başka bir şey var mı?" dedi.

"Teyzemin oğlu hastalanmış, onu görmeye gideceğim Ferhan Abi ölüm döşeğindeymiş, tekrardan çok sağ olasın" dedim ve elini öperek dışarı çıktım. Yalan söylemiştim. 

96 model Broadway'i vardı. Arabanın kapısını açtım ve arabaya bindim. Hava hala soğuktu ve yollar karlıydı.

"Umarım bir şey gelmez başımıza" diyerek Besmele ile kontağı çevirdim. Beş on dakika motoru ısıttıktan sonra yola koyuldum.

Üç Gölge Köyü ve Daha Niceleri 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin