Paranormal Oyun 11

1.5K 41 12
                                    

Götürüldüğüm yer Çanakkale cezaeviydi, hayatımın ilk koğuş günleri burada başlamıştı. Koğuşa adımımı attığım andan itibaren, daha önce hiç tatmadığım bir yalnızlık duygusuyla tanıştım.

Birlikte aynı ortamda bulunduğumuz insanlarla öylesine alakasızdık ki... Ama gariptir, hapishane günlerim boyunca başıma bir tek kötü olay bile gelmemişti.

Daha kimse bana sataşmadan önce, hatta suçumun ne olduğunu bile sormazdan önce, nerelisin yeğenim, sorusunu sordular.

Buralıyım, dedim.

Çanakkale'nin içinden mi?

Evet abi.

Neresinden...

Yenice gazasından.

Yenicenin içinden mi?

Ananın A....... demek istedim, ancak hayatımda filmlerde bile bu kadar tekinsiz adamı bir arada görmediğim için, bütün sorulara kuzu kuzu cevap veriyordum.

Köyünden abi.

Hangi köyündensin lan!

Tam o sırada bütün koğuş başıma toplanır gibi olmuştu. Sanki bir kavga çıkmadan önce herkes toplanıp, kavgayı en iyi izleyebileceği yeri rezerve ediyor gibiydi.

Korkmuştum, ne diyeceğimi bilmiyordum. Herkes ağzımdan çıkacak iki üç kelimeye bakıyordu. O na göre şişleyeceklerdi sanki.

Başkoz köyünden dedim.

İşte ondan sonra kusura bakma deyip dağıldılar. Ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu, ta ki ertesi gün koğuşun en hürmet edilen kişisi revirden dönene kadar.

70 yaşlarında bir ihtiyarda bu adam. Adı Hasan Dede.

Koğuştaki herkes tarafından inanılması güç derecede hürmet görüyordu.

Hasan dede arada bir revir kontrolüne gittiği için, o gün orada değilmiş.

Tanıştığımız ilk günden son güne kadar bana sahip çıkan, koruyan kollayan biri olarak hayatım boyunca en unutamadığım ve hiçbir zaman unutmayacağım biri olmuştu.

Kendisinin de başkozlu olduğunu, yani hemşehrim olduğunu sonradan öğrendim, ki bu yüzden kimse bana sataşmamıştı. Ancak bu adam hakkında kafama takılan çok şey vardı ve ben hiçbir şey bilmiyordum.

İnsanlar tarafından inanılmaz hürmet görüyordu. 5 vakit namazında, inanılmaz iyi yürekli, tonton bir ihtiyarin hapishanede ne işi vardı?

Ayrıca her gün üzerine upuzun, üzeri Arapça harflerle dolu, güzellik yarışmalarındaki kızların veya eski generallerin omuzlarından bellerine getirdikleri şeritler gibi bir bant takıyordu ve bu bantı asla ama asla çıkarmıyordu.

2-3 gün derken alışmaya başlamıştım, yada başladığımı sanıyordum.

Bir gece rüya gördüm, rüyam şöyleydi.

***

Kızım, al bu parayı da. Kağıtta yazılanları Mahmut bakkaldan alıver. Evin ihtiyaçlarını karşılayalım. Ancak hava kararmak üzere, acele et, koş da gel, he mi kızım?

Üç Gölge Köyü ve Daha Niceleri 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin