İçeri girdik, ev oldukça büyük ve içerisi çok lükstü.
Salona geçtik, Sadık hoca "Selamun Aleyküm" dedi ve Hüseyin Hoca ile tokalaştı.
Altmışlı yaşlarda, orta boylu, yuvarlak yüzlü, beyaz sakallı bir adamdı Hüseyin Hoca.
"Aleyküm Selam hoş geldiniz Sadık Hocam" dedi.
"Hoş bulduk buda Ramazan, eski öğrencim" dedi.
Hüseyin Hoca bana bakarak "Hoş geldin delikanlı" dedi.
"Hoş bulduk" dedim.
Bizi küçük bir odaya götürdü, hizmetçiden 3 tane kahve getirmesini söyledi. Odaya geçtik, bir kaç dakika sohbet etti Hüseyin ve Sadık hoca.
Hizmetçi kahveleri getirdikten sonra Sadık Hoca oturuşunu düzelterek "Hüseyin Hocam, telefonda da bahsetmiştim, konuya gelelim istersen" dedi.
"Tabi, dinliyorum" dedi.
Sadık Hoca bana döndü ve çantama baktı. Çantamı açarak cismi Hüseyin hocaya uzattım. Sadık Hoca "Anlat istersen" dedi.
Başımdan geçen olayların hepsini tekrardan, yeri geldi çekinerek, yeri geldi korkarak anlatmaya başladım Hüseyin Hocaya.
Hüseyin Hoca cismi incelemeye başladı ve "Siz nasıl bir belaya bulaştınız böyle?" dedi.
Sadık Hoca "Bende aynısını söyledim" dedi.
Hoca cisme bakmaya devam ediyordu, cismi ters çevirerek ortadaki yuvarlağın altına baktı. Birazcık uğraştıktan sonra hizmetçiye bağırarak bıçak istedi. Bir kaç saniye sonra bıçağı getirdi hizmetçi. Bıçak ile cisimin ortasındaki yuvarlağın arkasını zorlamaya başladı ve kapağı açtı.
Oturduğum yerden hocaya doğru hareket ettim. Oranın açıldığını fark etmemiştim. Kapağı kaldırarak içine baktı.
İçinde yarısı yanmış bir kâğıt, kâğıt yanıklarının olduğu kül ve bir tutam saç vardı. Saç sarı ve kısaydı.
Bu Kaan'ın çorabından çıkan saça benziyordu.
"Hocam Kaan anlatmıştı bu saçı, kendisinin de çorabından çıkmış, annesine ait olduğunu söylemişti" dedim.
"Emin misin?" dedi.
"Evet" dedim.
Bıçak ile kağıdı açtı, dokunmuyordu. İçinde Arapça bir şeyler yazıyordu fakat açar açmaz kapatması bir oldu.
"Ne oldu hocam?" dedim.
"Okumamamız daha hayırlı" dedi.
"Peki bunun ne olduğuna dair bir bilginiz var mı?" dedim.
Hoca kapağı tekrar kapatıp cismi masasının üzerine koydu. "Kaan'ın ailesinin, komşuları ve akrabaları her hangi bir tanıdıklarıyla düşmanlığı var mıydı?" dedi.
Birkaç saniye düşündükten sonra "Kaan'ın babaannesi, onun sürekli annesine eziyet ettiğini, dövdüğünü söylemiş teyzesi ve anneannesi" dedim.
Hüseyin hoca elinde ki bıçağı masaya koyarak "Oğlum, gördüğüm kadarıyla bu cisim bir büyü. Bundan kesin olarak emin olamayız, fakat anlattığın kadarıyla babaannesi tarafından yapılan büyü.
Büyüyü babaannesinin yaptığını kabul edersek, aklıma şunlar geliyor: Kaan'ın babaannesi, annesini sürekli dövdüğünü söylemiş dedin. Buda onu sevmediğini karşılıyor.
Yani oğluyla evlenmesini istemiyormuş. Buna engel olmak içinde sanırım böyle bir büyüye başvurmuş.
Annesinin adı neydi?" dedi.
"Canan" dedim.
"Bu büyüyü Canan'a yapmak yerine oğlu Kaan'a yapmayı tercih etmiş. Böylece ona daha çok zarar verebilirdi" dedi.
"Peki hocam bizim gördüğümüz kabuslar, yaşadığımız olaylar?" diye sordum.
"Yapılan büyü Kaan'ı herkesten uzak tutmaya, onu yalnızlaştırıp, hayatını mahvetmek için yapılmış. Ve ona yardım eden, el uzatan herkese de türlü kötülükler gelmiş.
Senin ve meslektaşının gördüğü ve yaşadığı olaylar, anneannesinin felç olması ve ardından kızı tarafından öldürülmesi, Kaan'ın dayısı Kenan'ın hastalığı, anne ve babasının ölümü. Bunların hepsi bu söylediğimi doğruluyor" dedi.
"Daha önce böyle bir şey gördünüz mü?" dedim."Bir kaç defa yaşadım" dedi.
Sadık Hoca öne atılarak "Peki çaresi var mı hocam?" dedi.
Hüseyin hoca bana dönerek "Kaan'ın babaannesi, ne zaman öldü?" diye sordu.
"Sanırım Kaan doğmadan önce" dedim.
Hüseyin hoca derin bir nefes alarak "Tahmin ettiğim gibi, kendi canını vererek, torunununkini mahvetmiş" dedi.
"Nasıl yani?" dedim.
"Ortada bir anlaşma olduğu kesin. O varlıklar mala, mülke önem vermezler. Bu yüzden babaannesinin canı karşılığında anlaşmayı kabul etmişler " dedi.
"O varlıklar derken hocam? Babaannesinin canının onlara ne faydası var ki?" diye sordum.
"Adak" dedi.
"Ne adağı?" dedim.
"Şeytana" dedi.
"Ne yani Şeytana babaannesinin canını mı adadılar?" dedim.
"Nasıl ki eski zamanlarda insanlar putlara taparken değerli malzemelerini götürüp verirlerdi, böylece sevap işlediğini tanrılarının (putlarının) katında yükseldiğini düşünürlerdi buda aynısı, şeytana olan bağlılıklarını göstermek için insanların canlarını adarlar" dedi.
"Babaannesi kendi canını vererek Kaan'ı onlara musallat etti yani?" dedi Sadık hoca.
''Evet'' dedi Hüseyin hocada.
![](https://img.wattpad.com/cover/110206373-288-k428676.jpg)