Uzunca bir yolculuğun ardından hocamın tarif ettiği yere yaklaştık. Köye yakındı tarif ettiği yer fakat köyde değildi, köyün dışında boş bir alandaydı.
Boş bir alandan bir sürü araba farı ışığı geliyordu. Oraya doğru yaklaştım, bir kaç tane araba vardı. Arabadan inerek selam verdik.
Sadık hocada oradaydı. "Bunlar kim hocam?" dedim.
"Hüseyin hocanın arkadaşları, sorun yok, işin ehli o demiştim sana" dedi.
Hüseyin hocaya doğru yaklaştım, bir kaç kişi ile konuşuyordu. Selam vererek tokalaştım, Kaan'ı gösterdim.
"Demek çocuk bu" dedi oradan birisi.
"Evet" dedim.
Kaan ayağıma sarılıyordu, korktuğu belliydi. Kenan elinden tutarak uzaklaştırdı oradan.
"Ne zaman yapıyoruz hocam?" dedim.
"Acele etme sabırlı ol, akşam ezanının okunmasını bekle" dedi.
"Peki" diyerek Sadık hocamın yanına gittim.
"Bu kadar kişinin ne işi var burada hocam, bu işler böyle mi oluyor?" dedim.
"Oğlum bu sıradan bir ritüel değil, onun içinde ki sıradan bir şey değil" dedi.
"Sonuçta cin değil mi hocam? Ne farkı var" dedim.
"Cin mi? Cinler bu kadar büyük bir işe kalkışamaz, Şeytanın ta kendisi bu" dedi.
"Ne yani Şeytan ile mi konuşacağız?" dedim.
"Biz değil onlar konuşacak" dedi.
"Hocam ne yaptığımızın farkındayız öyle değil mi?" dedim.
"Sakin ol oğlum, Hüseyin Hoca işini bilir, güvenilirdir" dedi.
Tedirgin olmuştum, fakat daha fazla uzatmak istemedim. Kenan ve Kaan'ın yanına gittim. Kenan, Kaan'a fıkra anlatıyordu, kahkaha atarak gülüyordu Kaan.
Kafasını "Ne oldu?" anlamında salladı Kenan.
"Ezanı bekliyoruz" dedim.
Kaan meraklı bir şekilde "Neden ki?" dedi.
Hüseyin hoca ortaya bağırarak "Hadi gidelim" dedi. En önden yürümeye başladı. Nereye gittiğimiz hakkında en ufak bir fikrim yoktu, onu takip ediyorduk.
Düz ve bomboş bir ovaya götürdü bizi uzunca bir yürüyüşün ardından. Akşam ezanı çoktan okunmuştu. Etrafımız tamamen açıktı, hiçbir şey yoktu.
Hoca Kaan'ı elinden tutarak yere oturttu. Karşısına ise Kenan'ı.
Onların tam ortasına bir taş koydu ve onun üstüne ise cismi.
Cisim parlıyordu. Az önceki adamların hepsi hocaymış. Toplamda 40 tane hoca vardı.
Hüseyin hoca dışında 40 hoca Kenan ve Kaan'ın etrafında yuvarlak oluşturdu. Hüseyin Hoca ise Kenan ve Kaan'ın başındaydı.
Etraftaki hocaların hepsinin elinde yaklaşık bir metrelik ipler vardı. Sadık Hoca ve ben uzaktan izliyorduk.
Hüseyin hoca güçlü ve içten bir ses ile "Bismillahirrahmanirrahim" dedi ve hocalardan bir tanesi bir dua okumaya başladı.
Yaklaşık on veya on beş dakika sürdü, ardından yanında ki hoca okumaya başladı. O da duasını bitirdiğinde ellerinde ki ipleri bağlamaya başladılar.