Gözümü alan bu nur gibi ışık, doktorun elindeki, el fenerinden çıkan ışıktan başkası değildi.
Gözümü açtığımda hastanedeydim. Başımda ailem, birkaç doktor ve hemşireler vardı. Annem başımda hem gülüyor, hem ağlıyordu.
Kendimi toparlamaya başladığımda, ilk sorduğum soru; neredeyim ben, oldu.
Neredeyim anne ben, ne oldu bana, ölmedim mi diyordum. Yaşadıklarım gözümün önünden geçiyordu.
Seni, bize bağışlayan Allah'a şükürler olsun, diyerek boynuma sarıldı ve hüngür hüngür ağlamaya başladı.
Ben hala olayın farkında değildim. 2 hafta boyunca ayrı kaldığımız için ağlıyor sanmıştım. Fakat öyle değilmiş.
Oğlum gece yataktan düşüp, kalorifer peteğine kafanı çok sert çarpmışsın, bu da beyin kanaması geçirmene sebep olmuş. Uzun süredir hastanedesin. Allah'a bin şükür, seni bana bağışladı, diyordu.
Ben hala olayın ve annemin neden bahsettiğini anlayamıyordum. Meğerse yaşadığım tüm şeyler, beyin kanamasından dolayı, beynimin içinde yaşadığım, fakat gerçekle iç içe olan olaylar zümresiymiş.
Alas dedim, Alas yokmu. Hem yaşlı amca nerede, inşallah yanmamıştır oda benim gibi. Abdullah'a ne oldu, kurtuldu mu, babasına kavuştu mu?
Bu soruları anneme soruyordum. Yaşadığım şeyler, bir anlık kavranacak ve idrak edilecek kadar basit değildi.
Onlara göre anlamsız, bana göre çok mühim olan bu soruları işiten doktor; hastayı biraz yalnız bırakalım. Sayıklamaya başladı, biraz dinlenmesi lazım diyerek herkesi odadan çıkardı.
Odada yalnız başıma kalmıştım, kolumda bir tane serum vardı sadece.
Yan taraftaki sehpanın üstündeki gazeteye ilişti gözüm, uzanarak aldım onu. 2 gün öncesine ait bir gazeteydi.
Baştan sonra hızlıca göz gezdirdim. Orta sayfalarda, köy yerinde büyük yangın yazılı başlık dikkatimi çekti. Okumaya koyuldum.
Dün yaşanan olayda;
Kimsenin olmadığı, uzun yıllardır kimsenin yaşamadığı bir köyde, tahta bir evin yandığı ve bu yangının ormana sıçradığından söz ediliyordu.
Söndürme çalışmaları tamamlanmış olduğu belirtiliyordu.
Kastamonu İnebolu ilçesindeki bir köydeydi bu. Neyin nasıl olduğu meçhulde ve o geçmişte yaşanan ölüm olaylarından, buna bağlantılı bir olay olabileceği şüphesi üzerinde duruyorlardı.
***
Bu yangının benim yüzümden çıktığını, kimseye anlatamadım.
Beyin kanaması geçirmiş ve 1 aya yakın hastanede bitkisel hayatta yaşamış olan ben, nasıl olur da, aynı anda ve zamanda nasıl yakabilmiştim köyü.
İlk başlarda inanmak istemedim bende, ama yanan köyle, benim yaktığım köy birebir aynıydı.
***
1 hafta daha hastanede müşahede altında tutuldum ve taburcu oldum.
Okuldan geri kalmış ve 7 tane sınava girmemiştim. Bir şekilde onları da hallettim.
Olay, 4 sene önce oldu. Uzun süredir psikolog ve psikiyatri desteği aldım ve hala sıkıntılarım var, ama büyük oranda atlattım.
****
Hastaneden çıkınca ilk işim, Falcıyı bulmak oldu.
Falcı, hayat çizgimde büyük bir kırığın olduğunu ve bundan dolayı söylemek istemediğini söylemişti.
Fakat ben bu işin peşini bırakmadım, ilkyaz tatilinde, Kastamonu'nun İnebolu ilçesine gidip, o yanan köyü buldum.
Köy, benim yaktığım köyün aynısıydı. Evet, köyü yakan bendim, fakat nasıl yaktığımı bilemiyordum.
Abdullah'ı ve köyün tüm sırlı hikâyesini de çözdüm bu 4 yıl içinde.
Alas'ın neden beni koruduğunu ve kimin denetiminde olduğunu anlatacağım sizlere.
***
Zaman ayırıp okuduğunuz için çok teşekkür ederim.
Bu hikâyenin devamını, ''BEN DOĞARKEN ÖLMÜŞÜM'' adlı hikayemde okuyabilirsiniz.
Tabi şimdi değil.
Allah'a emanet olun.
18_Murat_18