Köyde köpekler bile uykudaydı. Köy kahvehanesine vardığımızda kahve çoktan kapanmıştı, sadece üst katında ışık yanıyordu.
Kahvehanenin önünde beklerken, Akif az ilerden siluet halinde belirdi hala kafasını gözünü yokluyordu.
Leş gibi terlemiş, nefes nefese kalmıştı. Gelin gelin diyerek kahvenin merdivenlerini hızla önden tırmandı. Köyde hırsızlık olayı pek olmasa gerek, kahveyi kilitlememişlerdi.
Kahveye girip en arka köşeye oturdular. Karanlıkta otururken Akif "Durun şüphe çekmeyelim" dedi ve kalkıp ışıkları yaktı.
Demir bacaklı sandalyelerin cayırtısından ve ışıktan işkillenmiş olacak ki kahvenin sahibi kapıda belirmişti.
Adamın yatış hazırlığında olduğu her halinden belliydi. Hayrola Akif? deyince Akif "Misafirim geldi Sebo yok bir şey." dedi.
Burada bu saatte selamsız sabahsız kahveye giren çıkan çok olacak ki adam sadece Haydin iyi geceler" deyip gitmişti.
Bir müddet hiç konuşmadan beklediler. Daha sonra Akif "Hepimize büyük geçmiş olsun. Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan da oluyorduk. Verilmiş sadakamız varmış."dedi ve ekledi:
"Orayı tüm köylü biliyor, daha önce oralarda köpek yavrusu gören, ağlayan çocuk duyanlar olmuş ama ben tevatür zannediyordum. Demek ki define ya da yatır gibi bir şey var orada."dedi.
Halil "Ne yatırı birader makineyi görmedin mi delirdi delirdi! Kaç yıldan beri makineyle arama yaparım daha önce böyle sinyal almadım, kesin gömü var orada hem de öyle böyle değil, çıkarmamız lazım." deyince.
Çileden çıkmıştım"O kadar profesyonel definecisin madem git kendin çıkar ben canımı sokakta bulmadım." dedim..
Tüm itirazlarıma ve ısrarlarıma rağmen ikisi de beni dinlemiyor defineyi çıkarmanın yollarını arıyorlardı.
Sonunda beni de ikna ettiler. Olanlardan hiç kimseye bahsetmeyecek oraya bu üç kişiden ayrı tek başına veya başkasıyla beraber gitmeyecektik.
Sözleşip kahveden çıktık. Gecenin sonunda eve girdiğimde saat 3.30 olmuştu. Şimdi yatarsam sabah namazına kalkamayacağımı adım gibi bildiğimden uyumamaya karar verdim.
Bir saat sonra vakit girecekti, zaten gözümde bir damla uyku da yoktu.
Nihayet namazı kılıp başımı yastığa koyduğumda, yaşadığım her şey temcit pilavı gibi ısınıp ısınıp gözümün önüme geliyor, gördüğü tüm manzaralar sonu gelmez flaşlar şeklinde gözünün önünde çakıp duruyordu.
Akif'in akmış gözünden sızan kanlar ve acı dolu iniltileri eşliğinde uyuyup kaldım.