Şehir merkezine girdik, hepimiz deli gibi acıkmıştık. Bir dönerciye gidip karnımızı doyurduktan sonra bir otel bularak 2 tane oda istedik. Birinde Kenan ve Kaan, diğerinde ise ben kalıyordum.
Odama girdim, o kadar lüks bir oda değildi, hatta sıradan bir ev gibiydi. Cam kenarına geçerek sandalyeye oturdum. Camı açarak bir tane sigara çıkardım. Az kalmıştı, bitecekti bu çile.
Her şeyimi kaybetmiştim Kaan için, önce ailemi, sonra meslektaşımı, sonra uykularımı, ardından ise işimi. Tabi birde polisler tarafından aranıyordum.
Otelin 5. katındaydık, tüm şehir ayağımın altındaydı. Harika bir manzara vardı. Sigaramı camdan attıktan sonra yatağa geçerek uyuma başladım.
Çarşamba günü sıradan bir gündü, hatta belki o olaylardan sonra en sıradan gündü. Dışarı çıkmamaya çalışıyorduk, herkes odasında oturuyordu.
Perşembe sabahı kahvaltıya indik, kahvaltımızı yaparken telefonum çaldı. Sadık hocaydı "Efendim hocam buyurun?" dedim.
"Yeri mesaj olarak attım sana, akşam görüşmek üzere" dedi.
"Sağ olun hocam, görüşmek üzere" dedim.
Adresi atmıştı Sadık hoca.
"Ne oldu?" dedi Kenan.
"Adresi attı, akşam gideceğiz" dedim.
Daha zaman vardı, "İstersen birazcık kalalım" dedi Kenan ve kulağıma yanaşarak "Bu onunla son günüm, birazcık zaman geçirsek?" dedi.
"Tabi, haklısın. İstersen onu lunaparka götürelim?" dedim.
Pehlivan gibi adam Kenan, karşımda bir çocuk gibi sevinmişti "Olur, çok iyi olur hem de" dedi.
Kahvaltımızı bitirip odalarımıza çıkıp hazırlandık. Otelden çıkışımızı vererek arabaya doğru gittik. Lunapark çok uzak değildi, oraya doğru sürmeye başladım.
"Kaan, hiç lunapark gördün mü?" diye sordum.
"Hayır o ne?" dedi.
"Gidince görürsün" dedim gülerek. Kenan'ın adeta gözleri parlıyordu, ilk defa bu kadar mutlu görmüştüm onu, ilk defa ölüme giden birini bu kadar mutlu görmüştüm.
Arabayı park ettim, saat öğlen civarıydı. Genelde lunaparklar yazları açılırdı fakat şehir merkezine yakın olduğu için gelen çok oluyordu o yüzden kış sonrası da açık olurdu burada.
Hava bir kaç gün öncesine kadar iyiydi, yerde karlar vardı fakat güneş daha baskındı, hava sıcaktı.
Bilet alarak içeri geçtik. Kaan ilk defa görüyordu lunaparkı, gözlerinde o şaşkınlığı ve sevinci görebiliyordum.
Bir çocuğun yüzünde ki gülümseme hiç bir şeye değiştirilemez. Hele de bu çocuğun Kaan olduğunu düşünürsek.
Atlıkarıncaya bindi, çarpışan arabalara derken neredeyse hepsini denemişti. Ben gezindiriyordum onu, ilk defa bu kadar neşeli görmüştüm, sürekli geziyor, etrafa koşuyordu.
Çarpışan arabalara tekrar bindi. Onu izlerken arkamı döndüğümde Kenan uzaklara dalmıştı. Kaan gülüyordu, eğleniyordu. Onu orada bırakarak Kenan'ın yanına gittim.
"İyi misin?" dedim.
Eliyle gözünü sildi, ağladığı belliydi.
"İyiyim iyiyim, bir şeyim yok" dedi.
"Senin bir suçun yok bu olayda Kenan, kimsenin suçu yok" dedim.
"O orospu dışında kimsenin" dedi.
Bir şey diyemedim, "Bu gece bitecek Kenan" dedim.
"Bunu belki ben göremeyeceğim ama olsun be Doktor, buna da razıyım" dedi.
"Hadi" diyerek elinden tutup kaldırdım ve çarpışan arabalara doğru götürdüm. Boş boş yüzüme bakıyordu, " Gelsene " dedim.
"Yok daha neler, kaç yaşında adamız" dedi.
"Ne olmuş be Kenan, Kaan için" dedim.
Bizde bindik çarpışan arabalara. Bir sağa bir sola çarpıyorduk, Kaan kahkaha atarak gülüyordu. O gün bizde çocuk olmuştuk.
Hava ikindi vaktine doğru geliyordu. Kenan yüzünü asarak "Vakit geldi" dedi. Arabaya binerek hocamın verdiği adrese doğru sürmeye başladık.