Yollar epey kar kaplıydı, hava da sisliydi. Yolum çok değildi, nereden baksan bir veya bir buçuk saatlik yolum vardı.
Yolda olan kazaları gördükçe aklıma eşim ve kızımı kaybettiğim trafik kazası gelmişti.
Lunaparka götürmüştüm onları, o zamanlar ***'da yaşıyordum. Gece saat 23.30'du. Eşimle bankta oturmuş çekirdek yerken kızlarda atlı karıncaya biniyordu. Onları izliyorduk uzaktan.
Neredeyse her ay yapardık böyle, işimden arta kalan her vaktimi ailem ile geçirdim. Onları çok seviyordum, çok fazla.
Gece daha da geç olduğunda arabaya bindik, ormanlığın yanında uzanan bir yol vardı. Oradan geçiyorduk, boştu yol genelde de boş olurdu, birde saat bu kadar geç olunca.
Yol boş olduğu için eşimle birbirimize bakarak gülüyor, şarkılar söylüyorduk.
Yavaş yavaş sürüyordum, bir yandan elimi arkaya atıp kızları gıdıklıyordum, Merve gülüyordu.
O esnada eşim çığlık attı, önüme döndüğüm de küçük bir çocuk önümde duruyordu.
Çarpmamak için direksiyonu sola doğru kırdım. Yol yerden yükseltilmişti. Ormanlığa doğru uçtuk. Araba takla atmıştı.
Gözlerim kapanıyordu, engel olamıyordum.
Kızlarım bayılmıştı, her yeri kan içindeydi. Eşimin her yerine cam kırığı batmıştı, yüzü parçalanmıştı.
Ağlamaya başladım, doğrulmaya çalıştım fakat omzumu ve ellerimi kıpırdatamıyordum, kırılmıştı.
Kafamı yola doğru çevirdim. Küçük bir çocuk yolun ortasında yüzü bana dönük bakıyordu. Kısa boylu, zayıf, yüzü gözükmüyordu karanlıktan ve elinde bir cisim...
Tüm gücümle frene bastım.
Şimdi hatırladım, Kaan'ın anlattığı cisim vardı o gece çocuğun elinde.
Donup kalmıştım, Bu nasıl olabilirdi? Tekrar düşünmeye başladım o geceyi, belki olayın etkisinde kalmışımdır diye, fakat Kaan'ın anlattığı cismin aynısıydı bu.
Kafamı direksiyona vurmaya çalıştım ve bağırıp ağlamaya başladım. "Böyle bir şey nasıl mümkün olabilirdi?" dedim.
Üşüyordum, içim buz gibi olmuştu fakat bunun sebebi dışarıda ki kar değildi.
Geri dönmeyi düşündüm fakat oraya gittiğimde karşımda Kaan mı yoksa başka bir şey mi var bilmiyordum, yoluma devam etmeye karar verdim.
Hastanenin ışıkları görünmeye başlamıştı.
Hastaneye varmıştım, arabayı park ederek çantamı alıp hastaneye girdim. Hava yavaş yavaş kararıyordu. Lobiye giderek
"Merhaba, kolay gelsin" dedim.
"Merhaba, sağ olun?" dedi lobide ki kız.
Sesi telefonda konuştuğum kıza benziyordu. "Doktor Serap Hanım ile görüşmek istiyorum. Müsait mi acaba?" dedim.
''Bir dakika, arıyorum" dedi.
Bir kaç dakika sonra "Şuan da hastası olduğunu başka zaman gelmenizi söyledi" dedi.
"Odası ne taraftaydı?" diye sordum.
"Hemen solda 2. oda fakat şu-"
Kızın tarif ettiği odaya doğru gittim. Odanın kapısını çalmadan içeri daldım. Serap Hanım içtiği çayı püskürterek "Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz?" dedi.
Arkamdan ise o kız geldi.
"Serap Hanım, lütfen bana bir kaç dakika verin" dedim, fakat bunu kibar bir dil ile değil bağırarak, sinirli bir şekilde söyledim.
"Odama böylece giriyorsunuz, birde benden bir kaç dakika mı istiyorsunuz?" dedi.
"Onun için kusura bakmayın" dedim.
"Lütfen çıkar mısınız? Yoksa güvenlik çağırmak zorunda kalacağım" dedi.
"Ben Ramazan Serhatlı, Kaan Bahadır'ın doktoruyum" dememle Serap Hanım'ın lobideki kıza güvenlikleri çağır demesi bir oldu.
Yerinden irkilerek geriye doğru gitti, ''Lütfen sakin olun, sadece bir kaç dakika konuşmak istiyorum" dedim.
Lobideki kız çoktan gitmişti. Serap Hanım çığlık atıp yardım istemeye başladı. Fakat hiç bir şey yapmamıştım, yapmayacaktım da sadece konuşmak istiyordum.
Tüm gücüyle bağırarak "Defol!" dedi.
"Lütfen sakin olun" diyerek yanına yaklaştım.
Elini gelme dercesine uzatarak "Sakın, orada kal!" dedi.
Güvenlikler gelmişti, kollarımdan tutup beni çıkarmaya çalışıyorlardı, fakat ben çırpınıyor bir yandan ise "Serap Hanım, lütfen, sadece bir dakika. Yalvarıyorum" dedim.
Dinlemiyordu, güvenlikler ise beni çoktan hırpalamaya başlamıştı.
Tam odadan çıkacakken "O kâbusları sizde gördünüz, Kaan'ın sadece 10 yaşındaki çocuk olmadığını sizde anladınız, o yüzden ondan soğudunuz. Biliyorum, bende aynı durumdaydım. Yalvarıyorum, yardım edin?" dedim bağırarak.
Serap Hanım gözlerime baktı. Acınası gözlerle bana bakmıştı, gözlerinde düşündüğünü görüyordum.
Güvenliklere "Durun!" dedi.
Yanıma geldi, beni güvenliklerin elinden aldı ve güvenliklere "Tamam" diyerek kapıyı kapattı. Oturmamı söyledi.