Palmiye Apartmanı No:29 (1)

2.7K 72 29
                                    

Okuyacağınız hikaye bir polis memuru oğlu olan Bahadır Nevizade'nin 2005 yılında başından geçen olayları konu alacaktır.

Ailenin hassasiyeti sonucu Bahadır Nevizade'nin şu an nerede yaşadığı ve ne yapıyor olduğu hakkında herhangi bir bilgi verilmeyecektir.

Bu vakanın anlatımında herhangi bir sansürleme ve ekleme yapılmayacaktır. Etkilenecek kişilerin okumaması başlıca ricamdır.

****
Bahadır Nevizade'nin ağzından;

2005 Yılının Aralık ayıydı. Babamın emekliliği gelmişti. Annem yıllar önce geçirdiği bir kaza yüzünden engelliydi ve yürüyemiyordu.

Babam, annemi de alıp onunla Yalova'ya amcamların yanına yerleşmişti.

Amcamın bir bağ evi vardı. Denize yakın sayılırdı. Küçük bir çiftliği de vardı, anneme ve babama çok iyi gelecekti orası.

Benim üniversitemin bitmesine ise 1 yıl daha vardı. Bir yıl sonra ben de onların yanına, Yalova'ya gitmeyi planlıyordum.

Annem ve babamın Ankara'da son günüydü. Birlikte güzel bir gün geçirdikten sonra akşam apartmanın önüne amcamın yolladığı bir araba yanaştı. Annem ve babamı bindirdim ve onlar Yalova'ya doğru yola çıktı.

Ben ise bir yandan onları özleyeceğim için üzülüyor, diğer yandan da yalnız ve daha özgür bir hayat yaşayacağım için seviniyordum.

Apartmanımız Ankara 100. Yıldaki Polis Lojmanlarından birisiydi. Önünde ve etrafında çok sayıda palmiye ağacı olduğu için adı sonradan değiştirilmişti.

Sağında solunda başka apartman yok denebilirdi. Güneye düşen, ıssız bir noktadaydı.

Apartmanda da benim dışımda kimse yaşamıyor olacaktı, çünkü belediye lojmanları yıkma kararı almış. Bizim dışımızda herkes taşınmıştı.

Aslında o etapta yıkılmamış 3-4 tane lojman vardı ve bir tanesi de bizimkiydi.

Uzun lafın kısası, annemleri uğurlayıp eve çıktım.

Ortalığı iyice toparladıktan sonra gece arkadaşlarımla buluşmak için sokağa çıktım.

Arkadaşlarımla biraz zaman geçirdikten sonra eve geri geldim. Bizim evin olduğu sokağa kadar gece lambaları vardı, ama bizim sokaktaki lambalar sürekli patlar, yenisi aylar, belki bir sene sonra gelirdi.

Saat 11-12 gibi eve varmıştım.

Size biraz apartmandan bahsedeyim.

4 Katlı bir apartmandı. Dışı kırmızı, pembe arasında bir renkteydi. Birinci ikinci ve dördüncü katlar boştu. Üçüncü katta da ben yaşıyordum.

Zemin katta kapıcı vardı, ama o da babamlar Yalova'ya gitmeden bir hafta önce işten ayrılmıştı. Ayrıldığı gün de kapımıza gelip babamdan helallik istemiş, bana ise aramız çok iyi olmasına rağmen bir şey söylemeden gitmişti.

Neyse o geceye dönersek eve gelmiştim. Kapıyı açıp içeri girdim.

Annem ve babam olmayınca kendimi daha rahat hissediyordum. Odamdan yorganımı ve yastığımı alıp salondaki üçlü koltuğu uzandım.

Televizyonun sesi uyumak için en iyi sestir belki de. Uykum iyiden iyiye bastırmıştı ve sonucunda uyumuştum.

Gece kapının çalmasıyla uyandım. Apartman zili çalmamıştı bile ve bu apartmanın anahtarı benden başka kimse de yoktu. Birisi bizim dairemizin kapısına arka arkaya sert sert vuruyordu, saat gece 4'e gelmek üzereydi.

Üzerimde sadece boxer vardı. Sehpanın üstüne bıraktığım pantolonumu giyip kapıya doğru yöneldim.

"Kim o?" dedim.

Sanki kapının arkasında kimse yok gibiydi.

Kapıyı açtım. Bir müddet koridoru dinledim..

En alttaki apartman kapısının kapanma sesini duydum. Birisi apartmana girmişti. Belliydi.

Pencereden etrafa baktım, apartmanın çevresinde kimse yoktu.

Telefonu alıp annemi ve babamı aramak istedim, ama saat gece 4'dü, bu onları endişelendirirdi.

Yapacak bir şey yok deyip tekrar uykuma devam ettim. 

Üç Gölge Köyü ve Daha Niceleri 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin