Yaklaşık 1 yıl sonra tekrardan buraya gelmiştik ve bu enkazı bulmak epey zor olacaktı.
Ben denize dalamadım, ne kadar denediysem de, suyun dibine giremiyordum.
Uzman dalgıçlar bunu anlamış olacak ki; o gece beni Engin abinin tuttuğu gibi bacağımdan tutarak çektiler ve denizin 10 metre altına soktular.
Evet sonunda denize dalabilmiştim ve elimle sağ tarafı işaret ederek "oraya" işareti yaptım ben en önde arkamda 4 uzman dalgıç yol alıyorduk.
Yavaş yavaş çevremi tanımaya başlamıştım. Kayaları, taşları hatırlıyordum, çeşit çeşit balık önümüzden geçiyordu ve nihayetinde enkazı bulmuştuk.Enkazı gördüğüm anda içimin irkildiğini hissettim.
"İşte burası" dedim ve gemiye doğru yüzmeye başladık.
Geminin güvertesine geldik yıkık dökük bir gemiydi ve kaç yıllık olduğu belirsizdi. Gemi belki de senelerdir oradaydı.
Neyse yüzdük yüzdük ve geminin içine girdik, ben daha fazla devam edemedim ve bir başka dalgıcın önden gitmesi gerektiğini söyledim.
Nihayet geminin sağ taraftan 3. Kapısının dibine gelmiştik. Kapı hafif aralıktı ve ilk olarak bir dalgıç kapıyı araladı ve içeriye girdi.
Ben sadece seyrediyordum. Dalgıç odaya girdiği gibi bir anda odadan çıktı ve arkadaşlarına "gidin" şeklinde bir işaret yaptı.
Onunla beraber giden 3 dalgıçla, 4 dalgıç yukarıya doğru yüzmeye başladı. Giderken beni de tutup götürmeye çalıştılar fakat ben onlarla gitmedim. Elleriyle telaşlı bir şekilde "gel gel" işareti yapıyorlardı fakat ben gitmiyordum.
Nihayet dalgıçlar gözden kayboldu ve ben o gemide 3. Kapının önünde tek başıma kaldım.
Yavaşça kapıyı araladım, içeriye gördüm, gördüklerim karşısında şok olmuştum.
O odada gördüğüm şeyler hem ürpertici hem huzur vericiydi.Duvara doğru bakan 2 adam vardı ve onlara doğru yaklaştım yüzlerini bana döndüklerinde Engin abi ve Mümin abi olduklarını gördüm. İkisi de bana gülümsüyordu.
İkisi de ölmüştü oysaki.
Yanlarına biraz yaklaşmak istedim. Gözüm sağ tarafa takıldı.
Sağ tarafta 10-15 insan halka şeklinde oturmuş sohbet ediyordu. Halkanın en başında da Murat abi vardı.
Kafalarında sarık, üstlerinde bembeyaz cübbe, ellerinde tesbihler vardı.
Çok güzel bir görüntüydü. Yanlarına gitmek istesem de, yinede gidemedim. Hemen kapıdan çıkıp, yüzeye doğru yüzmeye başladım.
Gördüklerimi ve yaşadıklarımı kime anlattıysam bana inanmadı. Bana inanan tek bir kişi vardı o da, o odaya giren ilk dalgıçtı.Herkes benim uyuşturucu bağımlısı olduğum için hayal gördüğümü falan düşünüyorlardı.
O günden sonra Engin abi ve Mümin abiyi ne rüyamda, ne de hayalimde hiç görmedim. Yüzlerini dahi o günden sonra unuttum.
Bu deniz bana çok şey öğretti. O günden sonra hiçbir şekilde denize giremedim ve hala da deniz görünce tüylerim diken diken oluyor.
O gemi; 130 yıl önce batmış bir Osmanlı gemisiydi. Bangladeş Müslümanlarına yardım amaçlı, Sultan ABDULHAMİT tarafından gönderilmiş, fakat Bangladeş'e varamadan yabancı güçler tarafından batırılmıştı.
Murat Abide o geminin mürettebatıydı...
-SON-
Zahmet edip okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Bu hikayenin bazı yerleri kurgudur. Bu gemiyi araştırmaya kalkmayın, bulamazsınız. Nice korku dolu hikayelere...
18_murat_18
Murat Hüdavendigar