1997 yılında faili meçhul bir şekilde ölen M.S. isimli doktorun hikayesidir...
M. S. ölmeden bir hafta önce kuzeniyle telefonda görüşmüş, yaşadığı olayları anlatmıştır, fakat kuzeni bu tür şeylere inanmadığından kendisini sallamamış.
Kuzeni dediğim şahıs benim çok yakın bir arkadaşımın dayısı. Olayı bu arkadaş anlattı bana... Capsler ise M.S. ölümünden bir yıl sonra fotoğraf makinasını kurcalayan kuzeni tarafından bulunmuş.
M. S. tıp tahsilini yapmış şark hizmeti için kars kağızmana gitmiş, kendisi tam bir fotoğraf manyağıymış yeni aldığı makinasını da oraya götürmüş. Kars ta fazla yapılacak şey yok tabi bari orda canım sıkılmasın fotograf çekerim diye düşünmüş.
Aradan iki ay geçmiş, tam kışın ortası bir köyde hasta olduğunu söylemişler. Arabasına atlamış koyulmuş yola. Yolların durumu berbat zaten karda yağmış zar zor köye varmış.
Hasta olduğu soylenen kızın evini bulmuş fakat kız baygınmış. Bir iki ilaç vermiş iğne yapmış falan daha sonra ailesine kızı ilçeye götürmesi gerektiğini bu şartlarda tedavi edemiceni söylemiş. Kızın babası 'tamam, ama yarın gidersiniz şimdi yollar kapanmış zaten sizde gidemezsiniz' demiş.
Buna evlerinden bir odayı vermişler ve burda kalabileceğini söylemişler. Tamam demiş M.S. akşam odasına çekilmiş fotoğraf makinesiyle bir iki resim çekmiş, ardından camın önüne bırakıp yatmış.
Sabah uyanmış köylüler buna yemek getirmiş falan sonra tekrar kızın yanına gitmiş. Kız uyanıkmış fakat konuşmuyomuş. Babası 'bu yıllardır konuşmaz' demiş.
Babası odadan çıkınca kız sırtını açmış ve m.s ye göstermiş. Kızın sırtında zincir izleri varmış.
M.S. dehşete düşmüş tabi ama belli de edememiş. Odadan çıkmadan önce kız usulca 'git burdan, kaç' demiş. M.S. yi bi korku kaplamış napıcanı bilemiyormuş.
Odadan çıkmış, o anda kızın babası 'yollar kapalı doktor, 2-3 güne açılmaz diyolar' deyince başından aşağı kaynar sular dökülmüş, ama kaçarı yok orda kalacak.
Odasına geçmiş kitlemiş kapıyı. İki üç saat sonra bari camiye gidiyim demiş. Çok dindar bir insan olmasada ara da bir cuma namazlarına gidermiş zaten.
Köyden geçerken insanların değişik bakışlarını farketmiş, gözleri hep üstündeymiş. Fakat daha tuhaf olanıysa köyde hiç çocuk olmamasıymış.
Camiye varmış içeri girmiş ama kimseler yok, köye geri dönmüş. Kızın babasına sormuş imam nerde diye. 'İmam efendi geçen hafta vefat etti, yenisini de göndermediler' demiş. Fazla uzatmamış tamam amca demiş odasına çekilmiş yine.
İyiden iyiye korkmaya başlamış artık, bi gariplik olduğunun farkındaymış. O sırada camın önunde duran fotograf makinesini almış eline, dün gece makinanın kendi kendine çektiği resmi görmüş, donup kalmış, kıpırdayamıyormuş.
Ayağa kalkmış hemen kapısını kitlemiş, herhalde makinanın ayarları bozuldu diye düşünmüş ama sabaha kadar uyumamış o korkuyla.
Sabah olmuş, yine buna kahvaltı vermişler ardından tekrar kızın yanına gitmiş. Kız tekrar sırtını açmış ve sırtının zincir yaralarıyla kaplı olduğunu göstermiş. Sormuş m.s yine mi dövdüler seni, niye dövüyorlar?
Kız 'seninle konuştuğum için dövdüler, insanlarla konuşmam yasak. Beni yan köyden kaçırdılar ve zorla evlendirdiler. Geceleri incir ağacının altına bak' dediği anda babası içeri girmiş 'doktor bey gel senle kahveye gidelim sıkılmışındır' demiş. m.s nin kanı donmuş tabi. Babasına başının ağrıdığını ve yatmak istediğini söyleyip hemen sıvışmış ordan ve odasına geçmiş.
Fotoğraf makinasını almış eline resme bir kez daha bakmış. İnanmak istemiyormuş bu olanlara, ama bu işinde peşini bırakmak istemiyormuş. Kızın haline acıyormuş onu kurtarmak istiyormuş.
Makinasını rastgele fotoğraf çekecek şekilde gece moduna almış. Kımselerın ortada olmadığı bir anda köyün ortasındaki incir ağacının kavuğuna gizlemiş, odasına dönmüş.
Gece dışardan birilerinin dolaştığını duyabiliyormuş, hatta ateşten yansıyan gölgeler odanın duvarlarına vuruyormuş, ama kafasını kaldırıp bakamamış.
Günün aydınlanmasıyla birlikte hemen fotograf makinesini almaya koşmuş. Alır almaz hemen odasına dönmüş. Bildiği tüm duaları okuyarak resimleri teker teker geçmeye başlamış, ve sonunda bu fotoğrafı görmüş.
Çığlık atmak istiyormuş ama atamamış. Hemen kızın odasına gitmiş, kızıda yanına almış hızlı adımlarla ilerliyorlarmış.
Köyün ortasına geldiklerinde camiye doğru koşmaya başlamışlar. Kız 'sakın arkana bakma' diyormuş çünkü geliyorlarmış.
Kendilerini camiye zor atmışlar. İkiside korkudan ağlıyormuş, sabaha kadar dua ederek camide saklanmışlar.
Sabah yollar açılmış ve jandarma köye gelmiş. M.S. ve kızı alıp ilçeye geri götürmüşler.
Jandarma erlerinin dediğine göre köyde kimse yokmuş ve evler bomboşmuş. İmamın cesedini köyün 50 metre ilersinde bulmuşlar, suratı tanınmaz haldeymiş.
M.S. ye 1 hafta izin verirler ve kendisi istirahat eder. Kuzenine telefonla olayları anlatır fakat kimse inanmaz. Karsa geri döndüğü günün akşamı fotoğraf makinesinin ipiyle boğularak öldürülür.
Olaydaki kız ise şu an 30 lu yaşlarında, İstanbuldaki ruh ve sinir hastalıkları hastanelerinden birinde yatıyor, sırtında hala izler oluşuyor ve nedeni anlaşılamıyor.
M.S. nin ölümünden sonra kuzeni fotograf makinasını hatıra olarak alır. Resimlere bakma cesaretini ise bir yıl sonra gösterir.
Kuzeninin bulduğu bu fotoğraf m.s tarafından dahi görülmemiştir. Çünkü kuzenine anlattıkları kısımda bu fotoğraf yoktur.
Eğer buraya kadar okuduklarınızdan ve gördüklerinizden yeterince korktuysanız bu capsa bakmamanızı öneririm!
Capsler elimizde yoktur... internet sitesinde de yoktu boşyere aramayın...+