Vardır bunda da bir hayır diyerek Dr Hilal'in odasına doğru yola koyuldum. Birkaç dakika sonra sağda solda hastane güvenliğinden elemanlar leş kargaları gibi etrafımda dönmeye başlamışlardı.
Bir haltlar olmuş burada, ama ne olduğu hakkında en ufak bir fikrim yok, diye geçirdim içimden.
Hilal hanımın kapısına varınca, şöyle derin bir nefes çekip kapıyı tıkladım.
Girin!
İçeri girer girmez beni büyük bir mutlulukla karşılayan Doktor Hilal, o her zamanki gülümsemesini takınmış, dostane bir tavırla beni karşısına oturmam için buyur etmişti.
Çok geçmeden kapı tıklandı, hademe Ekrem elinde getirdiği fincan kahve tepsisiyle belirdi.
Şuraya bırakıver Ekrem, teşekkür ederim. Sen ne içersin Rıfatçım?
Aslında bir şey içesim yoktu, ama sırf Ekrem'e uyuzluk olsun diye: Ben de bir Türk kahvesi alayım, dedim.
Ekrem homurdandı, ama bir şey demedi.
Eveeeet, dedi Dr Hilal büyük bir gülümsemeyle. Ne yaptın bakalım görüşmeyeli? Nasıl gidiyor hayat?
Valla hayat zor. Başta sigarasızlık olmak üzere, bu hastane her yönüyle hapishaneden beter. O yüzden mümkün olduğu kadar hızlı bir şekilde taburcu olmak istiyorum, yüksek müsaadenizle tabi ki dedim.
Bunun benim müsaademden ziyade, senin sağlığınla, düzelmenle ilgisi var Rıfatçım. Elbette hepimizin yegâne arzusu bu şekilde.
Tahammülsüz ve öfkeli bir şekilde araya girdim: Hiç rahatsızlanmamış birinin, düzelmesini mi bekleyeceksiniz yani?
Yahu anlamıyor musunuz? Benim somut bir sorunum yok, tek istediğim şey bir an önce köyüme gitmek. Yarım kalmış işlerim var. Bu hastane beni her geçen gün daha da hasta ediyor..
Ne gibi sorunlar, hangi işin yarım kaldı?
Samimi bir yardımcı olmak isteyen idealist doktor yüz ifadesiyle sormuştu bunu hilal hanım. Sorunlarımla, dertlerimle, gerçekten ilgilendiğini belirten, ciddi ve anlayışlı bir kaşlarını çatma ifadesiydi bu.Bu samimiyetten cesaret alarak: Hastaneye getirildiğim günden beri, başımdan gecen her şeyi, rüyaları, askerleri, Burak'ı... Hatta Burak'ın babasından bile bahsettim.
Hilal hanım hayretler içerisinde bana bakıyor, konuşmanın başından beri karıştırdığı kahvesini hala karıştırıyordu.
Yıllardır denek olarak kullanılan bir hasta? Hem de bizim hastanemizde? Üstelik doktorların 3 ay yaşar dedikleri...
Fakat bir türlü ölmeyen, ölmediği için bunu bir başarı ve kansere karşı beraberce kazanılmış bir zafer öyküsüne dönüştürüp en acımasız ihtimalle hastanenin ve doktorların bu olay üzerinden kendi reklamlarını yapmaları yerine, bu hastayı kobay ve denek olarak kullandıklarını soyluyor arkadaşın öyle mi? Ve sen de buna inandan?
![](https://img.wattpad.com/cover/110206373-288-k428676.jpg)