Olay 3 harflilerle ilgilidir ve bizim köyde geçmiştir. Tamamen yaşanmış bir olaydır.
Köyüm; Çanakkale ili, Yenice ilçesi, Başkoz köyüdür, bunun gibi birçok olay daha yaşanmıştır köyümüzde...
***
Her yaz ailecek köyümüze gideriz. Amcalar halalar kuzenler çoluk çocuk her yaz toplanırız köyümüzde.
O yaz da (2008) yine okullar kapandıktan 3 hafta kadar sonra, köye doğru yola çıktık. İçim kıpır kıpırdı, liseden yeni mezun olmuştum, köyümü de özlemiştim.
Aksam karanlığına doğru köye vardım. Köyün girişindeki mezarlık her zamanki gibi sessiz ve hafif sisliydi. Normal mezarlıklardan biraz daha değişikti bizimkisi. Mezarların mezar taşı yoktu, tamamen tahtadan derme çatma islerdi ve mezarlığın tam ortasında devasa bir çınar ağacı vardı.
Etrafı ciltlerle çevriliydi, korkunç bir yer olduğu için, köyün çocukları ve yaşlıları tarafından türlü türlü hikayeler anlatılırdı orası hakkında.
Küçük çocukların değil de, eskilerin dilinden dinleyince daha korkunç gelirdi gerçekten, ama ben hiçbir zaman bu hikayelerin doğruluğuna inanmamıştım. 3 harfli diye bir şey olduğuna da inanmıyordum. Ta ki o yaza kadar. Hayatımın kabusa döndüğü o yaza...
Köye girdik, arabadan iner inmez içeri koştum. Dedem ve Nenem her zamankinden yaşlı görünüyorlardı. Hayattan bezmişlikleri gözlerinden okunuyordu, ama bizi görünce haliyle sevindiler.
Selamlaşma kucaklaşma faslı bitince ve yemekler yenince bize derhal yatak açtılar. Hemen apar topar yattık. Herkes çok yorgundu.
Beni arkadaki odaya yatırdılar, yatağa uzanır uzanmaz pencereden dışarıyı seyretmeye başladım. Pencerenin camındaki çatlaklar bahçe görüntüsünü bloke ediyordu.
Tam uykuya dalacakken bir tıkırtı duydum. Bu sesin nerede geldiğini anlamaya çalışırken bir tıkırtı daha geldi.
Ses yukarıdaki tahta çatıdan geliyordu. Ne olduğunu anlamaya çalışsam da hiçbir şeye benzetemedim.
Hayır üst kat diye bir şey de yok, köy evinde bildiğin, tek katli kerpiç bir ev.
Huzurum kaçtı, bahçeye çıkıp bir sigara yakayım dedim.
İki adet evimiz vardı, bütün herkes ilk evde yatıyorken ben, dedem ve nenem diğer evde kalıyorduk.
Her evin ikişer odası olduğundan, beni ikinci odaya yatırmışlardı. Yerdekileri uyandırmadan, kimseye denmemeye çalışarak sessizce dışarı çıktım. Bir sigara yaktım ve yıldızları seyretmeye başladım.
Haziran ayında olmamıza rağmen soğuktan titriyordum.
Bahçede hemen hemen hiçbir şey net görünmüyordu. Bütün her şey en derin uykusundaydı sanki.
Sonra bir şey dikkatimi çekti. Evin bahçesindeki küçük bir kulübenin ışığı yanıyordu. Bahçe büyük olduğu için, kulübe de biraz uzaktaydı.
Bu kulübe daha önceki gelişlerimde yoktu. İçim ürperdi, gitsem mi gitmesem mi karar veremedim.
Ne olabilirdi ki en fazla? Hem zaten ışığı da yanıyordu. Karar verdim, gidecektim.
Yavaş adımlarla kulübeye doğru yaklaşmaya başladım. Yaklaştıkça üşümem artıyordu. Sapsarı ve loş bir ışık, kulübenin camından zar zor belli oluyordu.
Çok kalın ve eski bir cami vardı kulübenin. Neden bilmiyorum ama titriyordum.
Korkudan olacak değil ya dedim kendi kendime, üşüyorum ya ondan herhalde.
Kulübenin dibine kadar gelmiştim. Şimdi ne olduğunu anlama zamanıydı. İyice dikkat kesildim, kapısına dikkatle bakınca bunun bir tuvalet olduğunu anladım.
Bizim köyün tuvaletleri bahçede oluyordu, birçok köyde böyledir.
İyi güzel de, bizim bahçenin tuvaleti burada değildi. Herhalde yerini değiştirmişler dedim.
Kapının üzerinde herhangi bir kilit yoktu, içeride birileri olmalıydı.
Tam nefesimi ciğerlerime doldurup kimse yok mu diye soracakken ellerimi fark ettim. Elimdeki sigaranın yerinde yeller esiyordu..
Lan dedim ne oluyor, arkamı döndüm koştura koştura evin kapısına geri dondum.
Deli gibi yerlerde izmarit aramaya başladım, ama yoktu. Bütün bahçeyi delirmiş gibi koşuyordum, sonuçta ateş var ucunda, yangında çıkabilir.
Hışırtımdan çıkan seslerden olacak ki, ağıldaki hayvanlardan homurtular duymaya başladım.
Sinirlerim iyice bozuldu, koştura koştura odama gittim.
Odama geçiş yapabilmek için önce büyük odadan, yani dedemle nenemin yattığı odadan geçmem gerektiğini biliyordum, ama bu sefer yerde yatanlara dikkat etmeden yanlışlıkla bir iki yerlerine basarak gittim odama.
Hemen yatağıma girdim. Ne boktan bir yere dönmüş burası diye düşündüm.
Benim çatlak pencere camından kulübenin sarımsı ışığı çok cılız bir şekilde fark ediliyordu.
Kulübe görünmüyordu, ama ışığı sızıyordu. Birkaç saniye boyunca ışığa odaklandım, sonra ışık birden söndü.