Olayın sabahı;
Çalan alarm ile uyandım. Ahmet abinin verdiği para ile simit ve sigara aldım. Eve dönüp iş kıyafetlerimi giyindim, çuvalımı sırtladım.
Bildiğim kadarıyla noel babalar kızak kullanırdı, fakat ben dolmuşa binmiştim. Umarım çocuklar bu durumu görüp hayalleri yıkılmamıştır.
Pamuk şekerin pamuktan yapılmadığını bir şekilde kabullenebilirlerdi, fakat bu durumu kabullenmek çok zordu...
Nihayet iş yerime vardım. Tatlı bir cafe idi. Sanırım Nurten ablalarındı, uzun süredir görüşmüyorduk.
Diğer meslektaşım da geldi. Aynı kıyafetler içindeydik, fakat o çok iri yarı birisiydi. Neredeyse iki katımdı!
Mekân sahibi ne beni ne de diğerini tanıyordu. Ben de sakalımı çıkarıp selam verme gereği duymadım.
Saat geçtikçe mekan doluyordu. Ben ne kadar canla başla çalışsam da tek başıma yetemiyordum. Diğer iri arkadaşın nefret dolu bakışları, çocukları ondan uzaklaştırıp bana yönlendiriyordu.
Bu haksızlığa daha fazla dayanamayıp meslektaşımın yanına gittim "dostum sanırım bu iş için aynı parayı alıyoruz, fakat ben senin yerine de çalışıyorum" dedim.
Cevap vermedi, tam senin derdin ne diyecekken sözümü kesti ve "elimden bir kaza çıkmadan kaybol şuradan" dedi.
Sesi çok kirli ve sertti. Sanırım sarhoştu da...
Çocukları bir süre çam ağacı ile başbaşa bırakıp dışarı, sigara içmeye gittim. Kimse görmesin diye arka taraftaydım. Sigarayı hızlıca bitirip içeri girdim.
Bir çocuk çıkışta ağlıyordu...
Ne oldu dedim, ne oldu sana? "içerideki sakallı amcanın sakalıyla oynayacaktım, eğer bunu çıkarırsan bacaklarını kırarım senin dedi." Diye ağlayarak yanıt verdi.
İşi çok abartmıştı, çocuğun elinden tutup içeri girdim. "Ne yaptığını sanıyorsun sen?" diyerek çıkıştım. Beni itip sigara içmeye çıktı.
Bu adamda çok fazla gariplik vardı. İşi o kadar zor olmamasına rağmen fazla gergindi. Ya da çocukları sevmeyip, paraya ihtiyaç duyuyordu. Bilemeyeceğim...
Akşam vakti gelmişti. İçeride adım atacak yer yoktu. Bütün çocuklar benim etrafımdaydı. Noel baba mıydım, palyaço muydum bilemiyordum.
İri arkadaşa seslendim ve gelip yardım etmesini söyledim. Mırıldanarak yanıma geldi ve garip garip hareketler yaptı. Çocukların ilgisini az da olsa çekmeyi becermişti. Sonuçta benim iki katımdı...
Biraz soluklanmak için arka odaya geçtim. Kıyafetten ve ortamın sıcaklığından dolayı kendimden geçmiştim. Hemen elimi, yüzümü yıkadım ve oturacak bir yer bulup 15 dakika kadar dinlendim.
Dinlendikten sonra hediye çuvalımı bıraktığımı yere gittim. Yanında çuvalın aynısı vardı. Sanırım o kaba adamın çuvalıydı.
Kendi çuvalımın en üstünde en güzel paket vardı. Onu en sessiz, en çekingen çocuğa vermek için seçmiştim.
Hangisinin benim olduğunu anlamak için sağdaki çuvalı açtım ve koca bir elle irkildim.
"Ne yaptığını sanıyorsun sen!" dedi iri adam.